Uzak yerlere yolcu ve yük taşıma işi;
Adına “kervan” denir, sağlayan bu gidişi.
At, eşek, en çok deve, kafile oluşturur;
Yolculuklar uzakla, yakını buluşturur.
Kervan develerinden, birisi uzun yıllar;
Yük taşımış aşınmış, altında nice yollar.
Sonunda yaşlanarak, düşmüş güçten, kuvvetten;
Yoktur emekliliği, maaş yoktur devletten.
“Çağırın sahibimi;” demiş: “Son kez göreyim;
Hastayım, öleceğim; hem helalık vereyim.”
Adam şaşırmış elbet. “Al tarafı bir deve;
Ne hakkı var ki bende; zaten sığmazdı eve.”
Gururla ve kibirle, böbürlenerek hem de;
Yine de gelip sormuş: “Ne hakkın var ki bende?”
“Öyle demeyin ağam, belli taşıma gücüm;
Her kezin de fazladan eriyordu hörgücüm.
Çünkü belliyken benim, taşıma kapasitem;
İki kat yük vururdun, etmezdim sana sitem.
Ama yine de bunu, hiç sorun etmiyorum;
Bu konudaki hakkım, helal olsun diyorum.
Sonra üç günlük yolu, sırtımda ağır yükle;
İki günde git diye, hep döverdin değnekle.
Yine bu konuyu da, hiç sorun etmiyorum;
Bunu da bağışlıyor, helal olsun diyorum.
Günde on iki kilo, arpa hakkım var iken;
Eksiltip onu dokuz kiloya indirirken…
Vicdanın sızlamazdı, yok bu konuda yorum;
Sana bu hakkımı da, bil, helal ediyorum.
Dahası yeni doğan, o körpecik yavrumu;
Keserek yemiştiniz, unutmam bu durumu.
Sana bu hakkımı da, helal ederim ama;
Bir hakkım daha var ki, senin için muamma.
Ben o hakkımı asla, helal etmeyeceğim.”
Adam şaşkın; deveyse: “Bekleyin diyeceğim.”
“Ne ola ki?” diye, adam sormuş merakla;
Gelir mi ki devenin, düşündükleri akla.
Deve demiş: “En ağır ve de en çok yükleri;
Ben taşıyıp bilirdim, gideceğimiz yeri.
Buna karşın her zaman, bir eşek önümdeydi;
Ve yularım eşekte, bunun anlamı neydi?
Beni tutup bir eşek, ardına takardın ya;
Bize kılavuz eder, onlara bakardın ya…
İşte bu hakkımı hiç, helal etmeyeceğim;
Bizden ehil değildi, yok başka diyeceğim.