Hayat,duygularımız.düşüncelerimiz,yaşanmışıklarımız, doğrularımız ,yanlışlarımızla doldurabilceğimiz kocaman boş bir tuval gibidir.

Bu tuvali sadece siyaha boyar, karamsar bir tablo yapar, geriye çekilir bir umut ışığı aramak için seyrederken o ışık kendi kendine tuvale yansımaz.

Her tabloda mutlaka bir ışık kaynağı vardır, önemli olan o ışık kaynağını bulup nereye nasıl yansıtabiceğimizi bilmektir. Bu tablonun kendi başyapıtımız olması bizim sorumluluğumuzdadır.

Kendi beceri, yetenek ve bilgine güvenmektir hayat…Benim hiç yeteneğim yok diye bir kenara çekilip beklersiniz, veya içinizdeki yeteneği kendinize göre ortaya çıkarıp şahane bir resim yapabilirsiniz.

Tercih sizin…O boş tuvalin karşısında ben yapamam deyip başkalarının tablolarına hayran hayran bakarak umutsuz mu olursunuz?

Hayat ne yaşamak istiyorsanız onu yaşamaktır dün siyah renk kullanmış olabilir, yanlış çizmiş olabilirsiniz,ancak siyahı beyazla veya gökuşağı renkleri ile boyamak sizin elinizde…

Dünü, geçmişi düşünürken yanlışlara takılıp kalmak bugünü kaçırmak demektir..Boyalar kurur, renkler solar, fırçalar bozulur.

Veya “atalarım bunu yapmış, ben bunun için bu yanlışı yaşıyorum” diyerek suçu çok geçmişteki atalara yüklemek en kolay yollardan birisidir.

Geçmişin travmalarına suçlu aramak çok kolaydır. Hatta siz doğarken annenizin ruh haline, ebelerin yanlış veya doğru tutumlarına takılıp suçu onlara atmak çok kolaydır.

Onları suçladık ya sonra “suçlu ayağa kalk” mı diyeceğiz? Oysa onlar yoklar şimdi, nasıl hesap soracağız, kimden hesap soracağız?

Bence biraz büyümek çok önemlidir. Kendi sorumluluğunu almak, bize sunulmuş hediyenin sorumluluğunu almak…

Büyümek böyle birşey bence, olgunlaşmak, hayatın sorumluluğunu almak, kendi kendimize suçlular arayıp sorumlulukları onlara atmamak

Bu bizi büyütmez, o yıllara takılır, oralarda olmayan birileriyle ,yaşanmış olaylarla hesaplaşmak

olmayan suçluları aramaktır.

Dedemin dedesinin dedesi bunu yapmış, ben ondan mutsusuzum ,başarısızım ,korkağım, o nedenle hastayım,bir türlü işlerim rast gitmiyor,hep olumsuzluklar bana geliyor vs.

Oysa bize sunulan armağanın kıymetini bilmek,değerini bilmek,o armağını sevgiyle alıp kabullenip onu anlamlı kılmak, o armağan için mutlu olmak..

O armağanla yıllarca gülümseyeceğimiz, mutlu olacağımız anlar yaşamak…

O armağanı severek kabullenmek, aşk ile kabullenmek, ona iyi bakmak…

Kırmamak, dökmemek, bozmamak,onu üzecek kıracak insanları armağanımıza yaklaştırmamak…

Başkalarına sunulmuş armağanlara saygı duymak , onlara değer vermek ,kendimizinki kırıldı diye başkalarının armağanlarını kırmak dökmek, uğraşmak...

Bunun için her türlü yolu mübah saymak, yani kalbi öfkeyle dolu kötü insan olmak başkalarının armağanlarına saldırmayı kendinde hak görmek ..Oysa kendine verilmiş, yine kendinin paramparça yaptığı armağanı yapıştırmak, onarmak, iyilikle güzellikle, sevgiyle tamir etmek te başka bir yol ve yöntemdir.

Sonuç olarak ritmi ile, ışığı, gölgesi, renkleri, konstrasları ,komşu renkleri, komposizyonu,biçimleri, figürleri ile sevgiyle, aşkla kocaman bir baş yapıt yaratmak veya bir öykü veya bir roman veya senfoni…

Bu olgunlaşmak demek, büyümek demek, mutlu olmak demektir.

Geleceğe, hayata, evrene olumlu, pozitif enerjiler bırakmak demektir. Senden sonra o tabloya bakanların,senin öykünü dinleyenlerin, romanını okuyanların, müziğini dinleyenlerin, hayata karşı olumlu tavır geliştirmeleri demektir

Senin enerjinin dağda, ovada,denizde, gökyüzünde yaşaması demektir. Geleceğin sorunlarını değil de, umudu, ışığı, sevgiyi, aşkı sende araması demektir.

Böyle bir misyon hepimizin sorumluluğudur...

Güzel bir kalbi, yüreği,doğruluğu, dürüstlüğü,sevgiyi, aşkı misyon olarak üstlenen gelmiş geçmiş atalarımı bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

ANKARA