Toplumsal ar damarımız tümden çatladı.

Her bir şeyimiz evrildi ve evriliyor!

Adamlığımız evriliyor.

İnsanlığımız, delikanlılığımız evriliyor.

Duygularımız, huylarımız, inançlarımız, algılarımız evriliyor.

Yorumlarımız, söylemlerimiz evriliyor.

Karakterlerimiz, törelerimiz evriliyor.

Kalemlerimiz, yazılarımız evriliyor.

Kürsülerimiz, evriliyor.

Yargı anlayışımız, adalet anlayışımız evriliyor.

Dürüstlük anlayışımız, namus anlayışımız evriliyor.

* * *

Daha doğru bir anlatımla; her bir şey yozlaşıyor, yozlaştırılıyor…

Sağa dön takiye…

Sola dön, demagoji…

Önüne bak, şarlatanlık…

Arkana bak, kazıklamaca / kandırmaca / yutturmaca / kılıflamaca…

Çalan telefonunu aç, dolandırmaca…

Her yerde hırsızlık, her yerde yolsuzluk…

Her yerde yalan, her yerde talan, her yerde kayırmaca…

Her yerde, her işte, her kurumda torpil…

İnsafsızlık, izansızlık, densizlik, küstahlık tavan yapmış durumda.

Ar damarımız çatladı bir kere…

* * *

Oğullar iş üzerinde yakalanıyor.

Babalar, “kumpas” diyor.

Bacanaklar, enişteler, kayınçolar “çalarken, rüşvet verirken” yakalanıyor, kamerayla görüntüleniyor.

Bakan, “zamanlama manidar” diyor.

Gazeteciler soruyor (aslında buna sorma girişiminde bulunuyor, demek daha doğru) “efendim ayakkabı kutuları?”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Dış güçler, dış mihraklar…”

“Ama Beyefendi (!)” diyor gazeteciler, “Para sayma makineleri, kasa…”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Faiz Lobisi, Vaiz Lobisi…”

“Ama efendim...”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Yahudi Lobisi…”

“Ama efendim, tapeler?”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Paralel Devlet…”

“Ama efendim?...”

Muhterem zat yanıt veriyor., “Benim Bakanımın oğlunun evinde, polisler, bacak bacak üstüne atmış, utanmadan sıkılmadan bi de lahmacun sipariş edip, yemişler…”

“Ama efendim?”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Bu sivil darbe girişimidir…”

“Ama efendim sizin…”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Zamanlama manidar…”

* * *

Her şey ortada, her şey ayan beyan…

Suçlar, suçlular, suç delilleri ortalığa saçılmış durumda.

Ama o suçları, o suçluları, o delilleri görmesi gereken gözler onları görmüyor!

O suçları, o suçluları, o suç delillerini çıkarıp, ortaya koyan emniyet görevlileri oradan oraya sürülüyor.

Gazeteciler soruyor,” Efendim atamalar tamam da bu soygun, bu yols…”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Bunlar, Emniyetin içine yuvalanan paralel devletin adamları…”

“Tamam efendim kahrolsun o paralel devletin adamları da ancak sizin…”

Muhterem zat yanıt veriyor, “Bir savcı, savcı maaşıyla 24 kez nasıl yurt dışına çıkar?

“Tamam efendim çıkamaz da biraz da şu yolsuzluklar üzerine konuşsa…”

Muhterem zat yanıt veriyor, “İnlerine gireceğiz, inlerine… Daha işimiz bitmedi onlarla…”

* * *

İşin özü sen ne söylersen söyle, damar çatladı mı bir kere; her söze(!) verilecek bir yanıt bulunuyor.

Böyle bir olay, Batı toplumlarında olsa, yer yerinden oynar ama burada hiçbir şey oynamıyor.

Siyasetçimiz de böyle de “Koşullanmış Halk” farklı mı?

Onlar da aynı.

Gezici Araştırma Şirketi 36 il, 192 ilçede 5.292 kişiyle anket yapıyor.

Rutin sorular ve alınan rutin yanıtlar bir tarafa; iki soru ve bu iki soruya alınan yanıtlar, tam bu coğrafyaya yakışır cinsten….

Anket Şirketi soruyor; Rüşvet operasyonu tarafsız yürüyor mu?

Bunca yaşanana rağmen, katılımcıların %30’u, bu soruya “EVET TARAFSIZ YÜRÜYOR…” diyor.

Anket şirketi soruyor; İktidar yolsuzlukla mücadele etmeli mi?

Bunca olup bitene rağmen, katılımcıların %12’si HAYIR ETMEMELİ diyor.

“ET-ME-ME-Lİ” diyor ya; ETMEMELİ…“YOLSUZLUKLARLA MÜCEDELE ETMEMELİ…”

Yani, çalan çalsın; götüren götürsün, beceren becersin beni…” diyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Olur, oluyor!

Bunlar devlet katında oluyor.

Ya yerel yönetimler katında?

Yerel yönetimler farklı mı?

Aynı yolsuzluklar yerel yönetimler katında da oluyor.

Hem de bağıra bağırta, alenen, göstere göstere…

Peynir, ekmek ister gibi isteniyor haram para.

Rüşvetsiz iş dönmüyor.

Toplumsal ar damarımız çatladı derken; evriliyoruz, yozlaşıyoruz derken; adamlığımızı, insanlığımızı, onurumuzu yitiriyoruz derken; işte bunu, bunları kastediyoruz…