İnsanların doğup büyüdükleri toprakları ve yakınlarını geride bırakarak başka ülkelere göç etmesi, ya da sığınması acıların en büyüğü olmalı. Başka ülkelere göçün değişik boyutları var, birincisi ekonomik nedenlerle göçler, ikincisi can güvenliği nedeniyle sığınma istemleri.

Türkiye 9 milyonu bulan göç veya sığınmacı ile Dünya devletlerinin en ön sıralarında yer alıyor. Bu da yerleşik nüfusumuzun yüzde 10’u demektir. Yani demografik (nüfusbilim) yapıyı değiştirmek için yeterli bir sayıdır.

Sığınmacı sorununda ilk bakılması gereken nokta, bu insanların neden ve niçin sığınmacı duruma düşürüldüğü ve kimlerin bu barbarca sonucu doğurduğudur. Açıkça söyleyelim, savaşlar bütün kötülüklerin anasıdır. Savaşları yaratan, üreten ise kuşku yok ki gözü doymaz emperyalizm canavarıdır.

Emperyalizmin gözü doymaz saldırganlığı, masum ülkelerin içişlerine karışması, hassas noktaları kaşıması, dahası çıkarı doğrultusunda terör örgütleri üretmesidir. Ülkemize Irak’tan göç geliyor. Sebebi ABD Saddam’ı kendisi yarattı, kuzey sınırında masum insanlar üzerine hardal gazı atmasına başlangıçta sessiz kaldı, sonra Kuveyt’i işgal ettirerek, Irak’ı kendisi işgal etti. Sonuç olarak Irak’ı yağmaladılar. Irak’tan gelen sığınmacıların suçlusu ABD’dir.

Suriye yine aynı durumda ABD saldırdı, IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) terör örgütünü kuran da ABD’dir. Yaklaşık 5 milyonu geçen Suriye’li göçmenin ülkemize sığınmasının sebebi yine Amerika’dır.

20 Yıldır Afganistan’ı işgal eden de, Taliban ve El Kaide terör örgütlerini kuran da ABD’dir. Şimdi ülkemize akın akın Afgan sığınmacılar gelmeye başladı. ABD’nin Afganistan’ı işgaline diğer batı ülkeleri sessiz kaldı. Yani oradaki göçlerin de yaratıcısı başta ABD ve diğer emperyalist ülkelerdir.

Bu dramı yaratanlar, göçmen sorununa da kendileri çözüm bulmalı. Yıllardır ABD’nin kuyruğunda Suriye’de acılar yaşadık, gerçekten ülke çıkarına ne elde ettik, bir aklı selim açıklasın da bilelim. 5 milyonu aşkın sığınmacı yükü de fazlası.

Bu ne garip çelişki, bizim okumuş yazmış gençlerimiz yurt dışında gelecek ararken, insanlarımız işsizlikten Avrupa ülkelerinde değişik nedenlerle iş ararken, Suriye’den ve Afgaistan’dan çoban ve hiç bir iş becerisi olmayan insanları ülkeye doldurmanın mantığı nedir?

Ülkemizde bilimsel bir göçmenler yasası yoktur. Sınırlarımız adeta “yol geçen hanıdır”. Bu kadar göçmeni bizim ülkemizin kaldırma olanağı yoktur. Buna karşı duruşumuz ırkçı veya yabancı düşmanlığı üzerinden bir yaklaşım asla değildir.

Göçmen sorunu emperyalizmin ahlaksızca bir gayri meşru çocuğudur. Şimdi kendi çocuğuna bakmıyor. Bize diyor ki “Sana bir bebek bakıcısı olarak yeşil Dolar veya Euro verelim, bizim gayri meşru evlada bak, bu işte tecrübeli ve yeteneklisiniz” açıkça durum budur.

Türkiye ise hazineyi tam takır yaptığından, borçlar bir yandan akıyor, hazinede yedek akçeler bile tüketilmiş, 128 milyar doların adı sanı yok. Kısacası para lazım. Cumhuriyetin tüm birikimlerini satıp tükettiler. Elde avuçta bir şey kalmadı. Ekonomi iflas etti. Ülke 5 müteahhide çalışıyor, hazine garantileri ve uluslararası mahkemeler güvencesi ile AKP iktidarı ülkeye Darül Harp ilan etti.

Afganistan Hava Alanı’nın gönüllü koruma görevini istiyoruz. ABD ise aslında içinden “tam da istediğim buydu” derken, yüzümüze “acaba versek mi” gibi naz filan yapıyor. Yani Mehmetçiğin itibarı ile hazineyi düzeltmeye çalışıyorlar. Peki Mehmetçiğin bir tırnağına zarar gelirse, onun geride kalanlarına ve asıl Türk halkına nasıl hesap verileceği hesaplandı mı?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki “Suriyeliler giderse ekonomi çöker” dedi. Bunun anlamı “Biz onları sigortasız, sendikasız, ucuz iş gücü olarak, karın tokluğuna çalıştırıyoruz, açıkça modern köleler olarak sömürüyoruz” demek istiyor. Bu öğünülecek değil, utanılacak bir durumdur. Düşmüşe fırsatçılıktır, Türk toplumunu küçük düşürmektir. Köleliğe evet demektir. İktidar mensupları, gerçek niyetlerini nasıl da açık açık ortaya koyuyorlar. İnsan haklarına aykırı, ülkemize bu utancı yaşatmaya hakları yok.

Kısacası; bilimsel ve ülkemiz ölçeğinde bir göçmen yasası çıkarılmalı. Demografik yapıyı bozmayacak zorunlu hallerde bakabileceğimiz kadar göçmen, onları köleleştirmeden, insan hakları çerçevesinde göçmen sorununu çözmeliyiz.

Biz para karşılığı, emperyalizmin gayri meşru çocuk bakıcısı değiliz. Diğer taraftan alınan paralar Mehmetçiğin eskiyen ayakkabısının bile ederi değildir. Durum çökmüş ekonomin umutsuz soluğudur.