Polis dağıtamadıysa da bizi, yağmur dağıttı. Tüm kötülükleri, pislikleri arıtmak istercesine siğim siğim bir yağmur başladı. Zaten bir haftadır belli aralıklarla her gün yağmur yağıyordu.
Yapıların çatı altlarında, duvar diplerinde, çayevlerinde, aşevlerinde, köftecilerde, dönercilerde küçük gruplar oluşturmuşladı eğitimci arkadaşlarımız. Bizlerden rahatsız olanlar da rahatladılar böylece.
Saat 12.00 olmuştu.
Başbakan Süleyman Demirel’le görüşmemize daha bir buçuk saat vardı. Kızılay’ın trafiğe kapatılmış yan sokakları çağdaş bir düşünceyle estetik bir düzende yeniden biçimlendirilerek, insanların hizmetine sunulmuştu. Burada insanlar kısa sürede de olsa işyerlerinin sıkıntısından, trafiğin dayanılmaz gürültüsünden kurtuluyorlardı. Öğle ara vermelerinde akşam iş bırakmalarında bir iki, eş dostla kısa süre de olsa soluklanılan, söyleşilen, bir şeyler yenilip içilebilen, gezilip dolaşılabilen güzel mekanlardı bu sokaklar.
Dönercilerin, köftecilerin önlerinde kuyruklar oluşmuştu. İçeriler ise hınca hınç doluydu. Her zamanki durum nasıldır bilmiyoruz ama bunca yoğunlukta, taşradan gelen biz eğitimcilerin de büyük payı vardı mutlaka. Büyük kentlerdeki lokantalar sanırım yavaş yavaş azalıyordu. Çağın getirdiklerinden birisi de ayran, kola, meşrubat eşliğinde ekmek arası köfte, döner ya da benzeri yiyeceklerle ayaküstü karın doyurmaktı.
Biz de bir grup arkadaşla ara sokaklardan birisinde temizce bir dönercide midelerimizi bastırdık. Fiyatlar uygun ve ekonomikti. Başkanımız Bilal Nartok, Arslan Kaya, A. İhsan Barut, Kamil Akyıl ve bazı arkadaşlarımızla bir çayevinde birer çay içerek kalktık. Öğretmen arkadaşlarımız küçük gruplar halinde Başbakanlığa doğru hareket halindeydiler.
Kızılay’daki Metro çalışması son hızla sürüyordu. Bu Metro’nun yoğun Kızılay trafiğine oldukça soluk aldıracağı ve kente daha çağdaş bir görünüm kazandıracağı şimdiden belliydi.
Bakanlığın önündeki kalabalık kendisine katılan her bir grupla biraz daha büyüyordu. Polis sıkı güvenlik önlemleriyle yine oradaydı. Sivil bir görevli sürekli telsizle konuşuyor; polislere de durmadan buyruklar yağdırıyordu:
“Dağıtın!.. Toplanmasınlar!..”
Dağılmamızı buyurdular; itiraz etmedik, dağıldık.
Disiplinli, hoşgörülü, bilinçli ve akılcı bir tutum içindeydik. Hiç tartışmaya girmedik. Belki birileri bizlerin böyle bir oyuna gelmemizi istediler, ama bu fırsatı hiçbir arkadaşımız vermedi. Gruplar arasında birlik ve beraberliği bozacak ne bir davranış; ne de polislerle aramızda sözlü bir sataşma ya da tartışma olmadı.
Başbakanlığın yanındaki Güvenpark’ta bir süre bekletildik. Başbakanlık sokağına alınmadık. Başbakan Süleyman Demirel’le görüşme sağlanamayınca, Genel Başkanı Dr. Niyazi Altunya’nın Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ile görüşmesi sonucu, tüm grupların Başbakanlık Sokağı’na alınması sağlandı.
Yanında Genel Başkanımız Niyazi Altunya’yla topluluğun karşısına çıkan Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, bizleri kendine özgü sevecen gülüşü ve o incelikli tavrıyla selamlayıp:
“Hoş geldiniz!..”
Dedikten sonra kendisine verilen on binlerce imzalı mektubu gözden geçirdi. Ardından; kamu çalışanlarına grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmesini sağlayacak olan yasayı, mutlaka çıkaracaklarını belirterek şöyle dedi:
(SÜRECEK)