Yazar İrfan Yalçın Köyceğiz'den öğle saatlerinde gelmişti. Gece saat 23.00'te Mehmet Yolyapar ve İrfan Yalçınla Öğretmen Evi'ne vardığımızda Ahmet Özer'le İbrahim Dizman'ı karşımızda bulmuştuk.

Yer konusunda ufak bir problem yaşadıklarını, ancak, sonra düzeltildiğini söylemişlerdi. Biz de pek üzerinde durmamıştık o zaman.

İbrahim Dizman daha sonra, Şükrü Gümüş Roman Ödülü Töreni'yle ilgili değerlendirmesinde şöyle yazacaktı Kıyı Dergisi'nde.

"Öğretmen evinde yerimiz ayrılmış olmalıydı. Görevlinin yanıtı hayırdı. Olsun, biz de öğretmeniz, kalırız. Görevli işlemlerimizi yaparken; 'Bir dakika, sanatçılar için yer ayrılmıştı' dedi. Biz olduğumuzu söyleyince de, görevli ağzından kaçırıverdi, bizi kahkahalarla güldüren sözünü; 'Ben şarkıcı, türkücü sanıyordum'

Sanatçı konusunda sıradan vatandaşın kafasındaki imaj buydu işte: Şarkıcı, türkücü...

Şimdi de ansiklopedi ve sözlüklerdeki sanat ve sanatçı tanımlarına bir göz atalım birlikte. Bakalım ne yazıyor.

Sanat: Bir duygunun, bir tasarının ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü.

-Bir anlatım sonucu ortaya çıkan üstün yaratıcılık.

-Bir şeyi güzel yapmak için uygulanan kuralların tümü. (Türk Dil Kurumu Sözlüğü)

Sanatçı: Güzel sanattan, zanaatçılıktan daha üstün düzeyde süsleme sanatından birini meslek edinmiş kimse.

-Güzellik duygusu olan, bir sanat yapıtı yaratabilecek gücü bulan.

-Bir tiyatro, sinema vb. yapıtlarda oynayan, bir müzik yapıtını yorumlayan kimse. (Milliyet Büyük Larusse Ansiklopedisi)

Bu tanımların ışığında Sanat;

Bir duyguyu, bir olguyu, bir tasarıyı estetik (güzelduyusal) bir anlatım ya da kullanımla, üstün bir beceri ve gayret göstererek ortaya çıkarmaktır, diyebiliriz.

Sanatçı ise; Bir olguyu, bir duyguyu ve bir tasarıyı farklı bir biçem ve üstün bir yetenekle iyi, doğru ve güzelduyusal olarak anlamlandıran, biçimlendiren ve ortaya koyandır, dersek doğru tanıtımı vermiş oluruz sanırım.

Bunlar, müzik yorumcusu, bestekâr, şair, yazar, ressam, karikatürist, heykeltraş gibi estetik yapıtlar üreten, tiyatro ve sinema yapıtında oynayanlardır.

Sanatçılık; sonradan kazanılan değil, doğuştan gelen bir yetenektir. Çok çalışmak ve eğitimle geliştirilir, boyutlandırılır. Sanatçılar her yerde toplumun öncüsü, yol göstericisi, aydınlatıcısıdır. Onlar sanatsal üretim ve yaratımlarıyla toplumu eğiten, eğlendiren, iyiye-güzele, doğruya yönlendiren, estetik duygularını da geliştirenlerdir.

Bizlerse, toplumun, bireyleri olarak, sanatçılarımızın her türdeki sanatsal üretim ve yaratımlarından yararlanmak hakkımızdır diyoruz. TV'lerin birinci görevleri de bizi bu güzelliklerde buluşturmaktır.

Nice sanatsal güzelliklerde buluşmak dileğiyle... Haziran 1997

(SÜRECEK)