Televizyon dizileri, romanlar, müzikal yapımlar, bazen bir dönemi anlatır. Zamanın ruhuna özdeş düşer. Şimdi TRT’de Gassal diye bir dizi başladı. Arapça bir sözcük olan Gassal; Ölüleri yıkayan kişilere verilen addır. Ülke, ekonomik ve sosyolojik olarak öyle bir noktaya geldi ki, sıra ölünün yıkanması ve pamuk tıkama aşamasıdır. Dizinin zamanlaması da yerli yerindedir.
Dünya lideri bu değişimi anlatırken hep söyler ya “Neredeeeen nereye?” diye. Ülkeyi nereden aldılar gerçekten de nereye getirdiler, sıra cenaze namazını kılmaya, pamuk tıkamaya geldi. Onun için de Gassal dizisi zamanlaması manidar.
Dizi başlamadan önce Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerimiz başta olmak üzere bütün ülkede olağanüstü bir reklam kampanyası başlıyor. Slogan; “Ölünce beni kim yıkayacak” nereye gitsen bu reklam. Haliyle koskoca ülke bir cenaze atmosferine girdi. “Ölünce beni kim yıkayacak” Büyüğü, küçüğü, öğrencisi, öğretmeni, emeklisi, memuru…herkes her şeyi unuttu “Ölünce beni kim yıkayacak” sorusunu soruyor. Toplumun psikolojisi bozuldu.
Yaşama umudu, yaşama sevinci, üretme yaratma, değer katma derdi olmayan. Geleceğe dönük umut ve hayalleri elinden alınan, askıda ekmek düşünen bir toplumun yaşama umudu bitince, “ölünce beni kim yıkayacak, pamuğu kim tıkayacak” diye düşünmesinden daha olağan ne olabilir.
22 yıl önce ülkeyi nereden alıp nereye getirdikleri düşünülürse, sloganın zamanın ruhuna uygun olduğu anlaşılır. AKP iktidara geldiğinde (4 Kasım 2002) dolar 1.67 TL idi. Şimdi 35.30 TL. AKP’nin iktidara geldiği 2002 sonunda, ülkenin dış borcu 124,9 milyar dolarken, (30 Haziran 2024) tarihi itibarıyla 512,0 milyar ABD Dolarıdır.
Sağlıkta insanlar hastanelerden sıra alamıyor. Sağlık sistemi çökmüş. Tarımda ekici tarlasını ekmeye tohum alamıyor. Enflasyon yüzde yüzlerde geziniyor. İktidara geldiklerinde terör nerdeyse sıfıra eşitlenmişti. 2002’de toplam 59 bin 429 olan toplam mahpushanelerdeki hükümlü sayısı bugün; 295 bin 064’dür.
Hukukta AİHM kararları tanınmıyor. Anayasa Mahkemesi kararları tanınmıyor. Alt mahkeme üst mahkemeyi tanımıyor. Hukuk ve adaletin durumu içler acısı.
Okullar, eğitim tarikatlara teslim edilmiş. Laboratuvarlar ve müspet bilim unutulmuş, sınıflarda öğrenciler tabut dolaştırıyor. Okullara hizmetli bile alınamıyor. Koridorlar idrar kokuyor.
2004’de o günün başbakanı Brüksel’de AB için müzakere tarihi alınca “Avrupa Fatihi” sloganları atılmış. Gündüz gözüne havai fişekleri patlatılmış, gökyüzüne AB’yi simgeleyen mavi balonlar bırakılmıştı.
Yandaş medya; “Merhaba Avrupa, 3’üncü Viyana Kuşatması, Cumhuriyet’in ilanından sonra en büyük adım, her şey ona kısmet oldu, dimdik durdu, kompleksli ahmakların kafası ermiyor, tarihi zaferdir bu” başlıkları atmıştı.
Taaa 2004 yılında AB’ye girdik yalanları ile milletin gazı alınırken, bugün bırak AB’ye girmeyi getirip ülkeyi Ortadoğu bataklığının ortasına bıraktılar.
Haliyle ülke ekonomiden, siyasete, eğitime, sağlığa, tarıma kadar çıkmazda, borç batağında bir ülke için “ölmek üzereyim beni kim yıkayacak?” sorusu akla geliyor. Haliyle TRT’nin gassal dizisi zamanın ruhuna uygun düşüyor. Zira ölmeyecek kadar ücretten mahrum bıraktıkları işçi, köylü, emekli, memur kesimi için bir ölü yıkayıcı gassal gerekiyordu. Ruhuna Fatiha, işçi, memur, emekli, TV sizi düşünüyor! Gassal hazır.