Halk arasında Kaynana Dili veya Hint İnciri diye adı geçen bu bitki bir kaktüs türüdür. Sarı, kırmızı ve turuncu renklerde çiçek açar. Bir de çok zor yenebilen ve elinize aldığınızda ince kılçığa benzeyen kıllarıyla elinize batan bir meyvesi vardır.

1974 Kıbrıs harekâtında Serik lisesinde öğretmenken köylerden para toplama işini Kaymakam bana vermişti. Birkaç öğretmen ve öğrenciyle beraber Kaymakamlığın jipiyle köylere gittik. Bir tarladan muhtarlığa giderken adını bilmediğim kırmızı bir meyveyi dalından kopararak yemeye çalıştım. Bir anda ellerim kızarmaya başladı. Öğrenciler “Hocam bu kaynana dilidir, ellerinizi perişan eder” ikazlarını duymadan meyveyi almıştım. Hiç unutamam ellerim öylesine yanmıştı ki, hâlâ Frenk inciri denen bu kaktüsü nerede görsem korkarak seyrederim. Yalıkavak’ta da o kadar çok ve o kadar verimli ki, eğer yenebilen bir meyve olsa müthiş bir fiyata satılır.

Köylerden yaklaşık 5 bin lira toplamıştık. O zaman öğretmen maaşı 300 lira idi, demek ki 16 öğretmen maaşı toplayarak Kaymakam’dan takdir almıştık.

HAYATIN İÇİNDEN

O yıllarda Aspendos antik tiyatrosunda müziklerini Jerry Bock’un bestelediği Damdaki Kemancı adlı müzikal sahne eserini seyretmiş ve çok mutlu olmuştuk.

Geçen hafta Aspendos’ta 30. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivalinde Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok sevdiği Puccini’nin Tosca operası sahnelenmiş.

13-14 Eylül tarihlerinde de yine Aspendos Antik Tiyatrosunda Rus bestekar Çaykovski tarafından 1875-1876 tarihlerinde bestelenmiş dünyaca meşhur dört perdelik bale eseri olan Kuğu Gölü sahnelenecekmiş.

İnanın şu anda Antalya’da olmadığıma çok üzülüyorum. Antalya’da öğretmenlik yaparken hiçbir festivali ve sanat sergilerini kaçırmazdık.

1977 yılında Antalya lisesinde öğretmenken askerlik dersine giren bir albay yanıma gelerek “Mehmet hocam benim askerlik derslerimi bir haftaya yaymışlar. Lütfen bu 5 dersi bir güne alır mısın?” dedi. Ben de “tamam Albayım” dedim. Ertesi gün Albay benden bir fotoğraf istedi. Bir sonraki gün Karpuz Kaldıran askeri tesislerine giriş kartıyla yanıma geldi. Çok memnun olmuştum.

O zamanlar Antalya’da öğretmenler arasında sadece bende Karpuz Kaldıran kampına giriş kartı vardı.

Her hafta sonu Belediye otobüsü ile çoluk çocuk kampa gider, denize girer ve çok ucuz yemekler yerdik. Bu saltanat çok sevdiğim bir öğrencinin Fen kolundan Eylül ayında mezun olmasıyla sona erdi. O zamanlar askeri okullara girmek için Mayıs  ayında liseden mezun olmak gerekiyordu. Bahsi geçen öğrenci Eylül ayında mezun olduğu için Hava Harp okuluna giremiyordu. Öğrenci için lise müdürü başta olmak üzere Milli Eğitim Müdürü, Antalya Valisi ve Antalya Garnizon komutanı benden bu öğrencinin mezuniyetini Mayıs ayına almamı rica ettiler ve çok baskı yaptılar.

Ben de bu yolsuzluğu kabul etmeyerek “daha çok baskı yaparsanız istifa ederim” dedim. Böyle bir durumda beni sorgulayacak insanlar maalesef benden yolsuzluk yapmamı istediler. Çocuk Fizik dersinden ikmale kalmıştı. Fen sınıflarının muavini ben olduğum için kabak benim başıma patlamıştı.

Ertesi hafta sonu çocuklarla beraber Karpuz Kaldıran kampına gittiğimiz de kamp görevlisi “Hocam sizin kartınız iptal oldu” diyerek beni kampa almadılar.

İşte böylesine acı bir hatıra yaşamıştım öğretmenliğimin son günlerinde.

Meğer öğrenciyi bir havacı Orgeneral kendi kontenjanından Hava Harp okuluna aldıracakmış, Eylül mezunu olduğu için aldıramamış.

1979 Temmuz ayında da Antalya lisesinde öğretmenlikten istifa ederek Mobil Oil Türk A.Ş.’ne girmiş ve Batman’a gitmiştim.

1—Charlie Chaplin, “Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değil, hatta sorunlarınız bile.” der.

2—Charlie Chaplin ile Einstain karşılaştıklarında, Eisntain Charli’ye “Üstat sessiz sinema döneminde seni kimse duymadığı halde herkes seni anlıyor ve çok seviyorlardı”… Charlie de Einstain’e “O da bir şey mi üstat, seni dünyada hiç kimse anlamadığı halde hâlâ çok seviyor ve sana inanıyorlar.” demiş.

3—Bir insana değer vermek, özen göstermek ona kıymetli olduğunu hissettirmek de bir kültürdür. Bunun eğitimi yoktur, kitaplarda yazmaz. Yolu insan olmaktan geçer.