Soner Yalçın, 20 Kasım 2018 tarihli Sözcü Gazetesindeki yazısında; “Arapça sandığınız pek çok kelime, aslında Farsça…” diyor ve örnekler veriyor.
“…Namaz, Arapça değil, Farsça...
Oruç, Arapça değil, Farsça...
Abdest, Arapça değil, Farsça...
Peygamber, Arapça değil, Farsça...
Müslüman, Arapça değil, Farsça...
Huda, Farsça... Rabbena, Farsça... Sahabe, Farsça... Mevla, Farsça... Hoca, Farsça... Molla, Farsça... Derviş, Farsça... Pir, Farsça... Dergah, Farsça... Çile, Farsça... Türbe-türbedar, Farsça... Ney, Farsça... Niyaz, Farsça... Günah-Günah harkâr, Farsça... Kâfir, Farsça... Beddua, Farsça... Şakirt, Farsça... Külah, Farsça... Postnişin, Farsça... Keramet, Farsça... Tespih, Farsça... Kehribar, Farsça... Lüle, Farsça... Çarşaf, Farsça... Tülbent, Farsça... Kaftan, Farsça... Takke, Farsça... Muska, Farsça... Kalender, Farsça... Münzevi, Farsça... Hurma, Farsça... Ebru, Farsça... Güllaç, Farsça... Destur, Farsça... Mevlit, Farsça... Rayiha, Farsça... Kerime, Farsça... Sancak, Farsça... Cihan, Farsça... Destan, Farsça... Kervan, Farsça... Hattat, Farsça... Aşk, Farsça... Meşk, Farsça... Şadırvan, Farsça...
… …
Yani neymiş?
İslam'ı yaşarken-anlatırken kullandığımız sözcüklerin çoğu Arapça değil, Farsçaymış.
Peki, Farsçaya ses çıkarmayan malum çevreler; konu Türkçe olunca, neden sert tepki gösteriyor?
Çünkü İslam dili ile Türk dilinin yan yana gelmesi bu çevreleri rahatsız ediyor.
Çünkü İslam dilinin Türkçeleşmesinden korkuyorlar.
İbranice ‘Rab’ dersiniz sesleri çıkmıyor; Türkçe ‘Tanrı’ dediniz mi ortalığı yıkıyorlar.
-Vay efendim, sen nasıl Tanrı’m’ dersin!
-Ya ne diyeceğim?
- Allah’ım diyeceksin, Rab’bim diyeceksin!
-Tanrı’m ya da ‘Yaradan’ım dersem, ne olur?
-Diyemezsin efendim, olmaz, diyemezsin(iz)… Müslüman dilinin birliğini ve bütünlüğünü bozamazsın!
-Ne demek Müslüman Dili?
-Arapça demek!
-İyi de Müslümanca deyip kullandığın pek çok sözcük Farsça ve de İbranice?
-!!??...”
* * *
Devam ediyor Soner Yalçın.
“... Diyor ki zat-ı muhterem(ler):
‘Ezan dünyanın her yanında aynıdır!’
Hayır, ezan dünyanın her yanında aynı değildir; İslam dünyasının bir yarısı başka, diğer bir yarısı başka ezan okur!
Çok gerilere gitmeyeyim...
Suudi Arabistan'ın sürekli bombaladığı katliamlar yaptığı Yemen'de, İran destekli Şii Husiler/ Ensarullah iktidara gelince ilk ne yaptı: biliyor musunuz?
Devlet televizyonunda "yeni ezan" okuttu! Çünkü onlara göre ezan, Suudiler tarafından tahrifata uğratılmıştı!
Şiiler ezana şu cümleyi ekler: "Eşhedû enne Aliyyen veliyullah."
Yani...
"Ben tanıklık ederim ki Ali, Allah'ın velisidir."
Şiilerin iddiasına göre, ilk ezanda bu söz varken Hz Muhammed'in ölümünden sonra Hz Ömer bunu ezandan çıkardı!
Keza...
İsmailiye, Mustaliye, Tayyibiye gibi mezhepler ezana bir ekleme daha yaptı: Muhammedun (ve) Ali un khayr-ul beşer (ve) itrât-u huma khayr-ul-itar." Yani..."Muhammed ve Ali en yüce insandır ve onların soyları en yücedir."
Kimi bu sözleri ezan okurken bir kez söyler, kimi iki kez yineler…
Şimdi…
Katılırsınız ya da katılmazsınız...
Ama ‘Dünyanın dört yanında ezan aynıdır’ diyemezsiniz!
Sahi siz...
Türkiye'deki Şii camilerinde nasıl ezan okunduğunu biliyor musunuz?
Bakınız:
Din, insanları birleştirip adaletli toplum yaratma amacındadır.
Dini ritüeller, bu kutsal gayenin sadece araçlarıdır. İslamiyet imge ve sembollere mahkûm edilemez.
Edilirse, bu sadece "Gardrop Müslümanlığı" olur!”
* * *
Konu hazır bu noktaya gelmişken “Osmanlı’da Türkçe İbadet” konusuna da değinelim…
“…Osmanlı’da ilk TÜRKÇE İBADET TARTIŞMALARI 19. Yüzyılda başladı.
Öncüsü, Ali Suavi (1839 – 1878) oldu.
11.Abdülhamit döneminde, Beyazıt ve Ayasofya Camileri kürsülerinde halka TÜRKÇE HUTBELER okudu.
Ulüm Gazetesi’nde; NAMAZ SURELERİNİN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİNİ, namazın Türkçe yakarılarla kılınmasını savundu.
Ali Suavi’nin bu konulardaki referans kaynağı, İmamı Azam Ebu Hanife’nin ‘HER ULUSUN, KURAN’I, KENDİ DİLİNE ÇEVİREREK, ibadet edebileceği…’ fetvasıydı.
… …
Bu tarihi gerçeklerin BUGÜN KONUŞULMASI kabalıkla, hoyratlıkla bastırılıyor.
Çünkü kimileri; ÖZLE DEĞİL, ŞEKİLLE UĞRAŞIP, ALLAH’A DİN ÖĞRETME peşinde… ”