Yaklaşan yerel seçimler vardı. Yılbaşında emekli maaşlarına yapılacak zamlar mutlaka diğerlerinden farklı olacaktı. Emekli, beklentilerini yüksek tuttu. Kredi kartları borçlarını, bankadan alınan tüketici kredilerini rahatça ödeyebilecekti. Artan parayla daha rahat yaşayabilmenin hayalini kurmaya başladı.
Eskiyen eşyaların yenilenmesiyle başlayan tartışmalar ‘tencerede ne pişecek’le devam ediyordu. Tek çözüm yolu vardı. Altmış beş yaş belediye otobüsü kartını alıp dışarı çıkmaktı.
Sonunda beklenen yılbaşı geldi. Kötünün içinde iyisine razı oldu. Hayaller tükenmezdi. Seçimlerden önce yeni bir zam beklentisi içine girdi. Elinde kâğıt-kalem borçların listesini, ele geçen, cebe girecek olan maaşı, maaş farkını yazdı. Kılı kırk yara yara hesabını yaptı. Kredi kartı ödemeleri, tüketici kredisi taksitleri zamanında ödenebiliyordu.
En azından marketlerde sadece etiketlerini okuyabildiği gıda maddelerinden bir kısmını alabilirdi. Önceden satın alabildiği ürünlerden daha fazlasını evine götürebilirdi. Gururla marketin yolunu tuttu. Fiyatlarını ezbere bildiği ürünleri almak istiyordu. Ne hikmetse fiyat etiketlerinin hepsi değişmişti. Ürünlere gelen zam oranları, kendi maaşına gelen zamlardan daha yüksekti!
Bir kez daha evdeki hesap çarşıya uymadı. Yeniden eline kâğıdı-kalemi aldı. Yine değişen bir şey yoktu. Maaş zamları gelmeden geri gidiyordu. Ne kadar hesap yaparsa yapsın, sonuç değişmiyordu. Cebindeki otobüs kartı can simidi olmuştu. Durağa yaklaşan ilk otobüse bindi. Kart okuyucudan altmış beş yaş sesleri duyuldu.
Birkaç otobüs değiştirdikten sonra zorunlu olarak tuvalete gitmesi gerektiğini anladı. Kısa sürede şansı yardımcı oldu, bir tuvalet bulabildi. Çıkışta cebinde bozuk para aramaya başladı. Yapacağı ödemeyi yazılı olarak görünce tuvalete girdiğine-gireceğine bin kez pişman olmuştu. Ücreti alan hemşerisi anlamıştı. Abi, yediğin içtiğin her şeye zam geliyor.
Girdi maliyetleri arttığına göre; çıktı maliyetlerinin de artması gayet normaldi!