Maddenin ve insanın değişimi, gelişimi tarihsel kaçınılmaz bir gerçektir. Toplumsal değişimler bazen öncesine göre daha kötü ve geri duruma düşebilir. O halde tarihin tekerleği geriye doğru mu dönüyor? Neden eskinin aksaklıklarını gidererek hep ileriye doğru bir akış olmuyor. Durağanlık oluyor gelgitler yaşanıyor. Oysa değişim ve devinimin sürekliliği vardır. Bu diyalektik bir kavramdır.

Her ne kadar eskiye göre kötü ve zor günler yaşansa da, bu kalıcı değildir. İnsanlık geçmişten aldığı deneyimle, mutlak ileriye doğru bir ivme kazanacaktır. Kısacası tarihin tekerleğini geriye çevirme olanağı yoktur. Sadece geçici bir süre durağanlaşabilir, hızı yavaşlatılabilir.

Buradan bakınca; “Neden eski Türkiye’yi arar olduk diye soracaksınız. Aslında yeni Türkiye’de daha iyiye, güzele, başarıya, liyakata, kalkınmaya gitmemiz gerekirdi” diyeceksiniz. Nedenlerini somut örneklerle açıklayalım.

Yeni Türkiye’de geçtiğimiz hafta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) başkan yardımcısı evlendi. Allah mesut ve bahtiyar eylesin. BDDK denetimi altında olan finans kuruluşlarına davetiye gönderiyor. “Bu özel günümde sizi de aramızda görmek istiyoruz” diyor. Haliyle denetimi altındaki banka yöneticileri sıkıysa katılmasın. Tören aslında gazetelerin yazdığına göre sadece takı merasimi için düzenlenmiş, oturacak sandalye bile yokmuş. Bankaların üst düzey yöneticileri uzun uzun takı kuyruğuna giriyorlar. Bankacılık tarihi böyle para toplama ve takı kuyruğu görmemiş.

Doğrusu etik olup olmaması bir yana “Devlet memurları hediye alamaz” diye kanun var, madde var. Diğer yandan fotoğrafı biraz daha büyütelim. Dünya liderimiz iktidara gelince küçük oğlunu evlendirdi. Düğünü Lütfi Kırdar Kongre Sarayında yaptı. Törene 9 bin kişi katıldı. 19 televizyon haber kanalı 22 saat yayın yaptı. Sonra aynı salonda büyük kızını evlendirdi bu defa törene 7 bin kişi katıldı. “Çiçek gönderilmesin Çocuk Esirgeme Kurumuna bağış yapılsın” diye ilan verildiği halde, gazeteciler araştırma yaptı Çocuk Esirgeme Kurumuna bağış sıfır, fakat herkesin adını yazarak gönderdiği çiçekleri kamyonlarla taşıdılar. Bunlar yeni Türkiye örnekleri.

Eski Türkiye’nin liderlerinden İsmet Paşa Malatya’da bir kumaş fabrikasının açılışını yapıyor. Fabrika yetkilileri ısrarla birkaç elbiselik kumaşı, Mevhibe Hanım’a vermek üzere İnönü’ye hediye ediyorlar. İnönü ısrarlara dayanamıyor kumaşı alıyor, fakat yanındakilere “Mutlaka ücretini ödeyin ve faturayı alın” diyor.

1950’de Demokrat Parti iktidara gelince Malatya milletvekili Ahmet Gürkan, meclis kürsüsünden “İnönü ailesi devleti soydu, Malatya Fabrikası’ndan metrelerce kumaş götürdüler, ben gözümle gördüm” diyor.

TBMM toplantısında İnönü kumaş için ödediği faturayı çıkarıp gösteriyor. Sonrasında Ahmet Gürkan büyük bir olgunluk göstererek, kürsüden İnönü’den özür diliyor. Yanına giderek elini öpüyor. Eski Türkiye böyleydi.

Eski Türkiye’ye bir diğer örnek ise. Onuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer Çankaya Köşkünde oğlunu evlendirdi. Basına kapalı ve sade bir nikah töreni. Makamı kullanıp “Fırsat bu fırsat binlerce insan çağırıp takıları toplayım” demedi. Takı töreni yapılmadı. İlla getirenlerin takıları da nazikçe iade edildi. Bütün masraflar aile bütçesinden karşılandı. Nikahtan önce su ve elektrik sayaçlarını not ettiler. O gün kullanılan elektrik ve suyu cebinden ödedi. Cumhurbaşkanlığı döneminde gelen 1243 parça hediyenin tamamını devlete bağışladı.

İşte size eski ve yeni Türkiye örnekleri. Ben eski Türkiye’den yanayım. Eski kafalı değilim ama, sizi bilemem. Bazen 20 yıl geri gidersiniz, 40 yıl ileri gitmiş gibi olursunuz. Dedik ya tarihin tekerleği geriye döndürülemez.