Farklı olmak, farkında olmak aslında yaşamın hiç bir anının kaçırmamak demek.
Bu anların en güzellerini, en olumlularını paylaşmak ise hayata pozitif bakmak demek.
Ancak pozitif düşünme, pozitif bakma, karşındakine pozitif öneriler sunmak ise hayatın gerçeklerinden uzaklaşmak, o gerçekleri görmezlikten gelmek anlamına gelmez hiç bir zaman.
Hayat artıları, eksileri, yanlışları, doğruları, pozitifleri ve negatifleri ile birlikte güzeldir. Birçok öğreti diyalektik bakış açısında bunu böyle söyler. Zıtlar bir arada bulunur. Zıtların birliği, birlikteliği bir bütündür.
Birçok insan zıtların birliğinden, bir arada oluşlarının doğal durumundan değil, zıtları daha derinleştirerek, zıtlardan birinin taraftarı olarak daha da ayrıştırarak daha egemen, daha mutlu olur.
Düşünün hayatın en önemli renklerinden siyah ve beyaz birbirinin zıt renkleridir. Siyah güneşten gözümüze yedi rengi içine çektiği için siyahtır. Beyaz ise tam tersi tüm renkleri geri gönderdiği için beyazdır. En güzel diyalektik bir durum.
Biz siyaha anlam yükleriz; Matem, yas, karamsar vs… Oysa bütün renkler siyahın içindedir. Beyaza ise saflık, sadelik ve duruluk yükleriz oysa onun içinde hiç bir renk yoktur.
Hayat renklerle güzeldir. Kültürlerle farklı insanlarla farklı düşüncelerle güzeldir. Bu farklılıklara saygı duymak, her faklı bir durumdan yeni birşeyler öğrenmek, kendini geliştirmek, hayatı güzelleştirmek demektir.
Bunun için de önce farklılıklara saygı duyabilirsek fark edebiliriz. Yoksa bilinçaltındaki kişisel kültürel kodlarımız, bize ait olmayan, biz gibi düşünmeyen, yaşanmışlıklarında bulunmayan birçok şeyi red eder. Bunun bilinçsiz ve bizi korumak adına yapar.
Farkındalık aslında hiç bir ön koşul olmadan dikkatimizi zihnimizi, bedenimizi, duygu ve düşüncelerimizi o ana toparlayabilmektir. Aslında çok kolay değildir. Özellikle sınava hazırlanan çocuklar, gençler için çok önemlidir ancak bunun için uzun deneyimler yaşamak gerekir veya odaklandığın konunun çok önemli ve çok sevdiğin bir konu olması gerekir.
Farkındalık zihnimiz bize oyun oynamasa yapabileceğimiz bir şeydir, geçmişe dönmek veya geleceğe gitmektir. Farkındalık zihnimizin bize oynadığı oyunları bozar.
Zihnimize bir de görsel hafızamıza geçmiş filmleri izlemek veya geleceğe görsel bakmak tamamen bizi andan, zamandan koparır. Oysa gelecek ve geçmiş anlardan zamanlardan oluşur. Hatırlarken veya tasarlarken temelin o an olduğunu unutmamak gerekir.
Çok zor değildir. Yeterki derin bir nefes alıp, o anı yaşayabilmek önemli olan.
Şimdiki deneyimlerimizi ne zaman anımsayacağız. Onlar bize ne zaman ne kazandıracak. Belki olumsuz deneyimlerin farkında olmak o anda onların üstesinden gelebileceğimizi sağlayacaktır geleceğe aktarım yapmadan.
Farkında olmanın en zor yanlarında birisi o zamana odaklanmaktır. İstanbul’da Kadıköy’de dolaşırken, İstanbul’un dinamiğini yakalamaya çalışırken, bir saat tamircisi ile tanıştık şöyle söylüyordu: “Saatleri tamir ederken, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, bir geliyorum sabah, bir bakmışım akşam olmuş”
İnsanların zamanlarını ölçerken birden bire duran, bozuk zamanı tamir ederken, zamanın nasıl geçtiğini anlamamak konusu ilginç geldi bize. Tabii küçük dükkânda kocaman zamanları sığdıran bu usta ile sohbet ayrı bir güzeldi. Çırak olarak başladığı aynı mekânda şimdi tamir bölümünün başına geçmiş, işin sahibi olmuş, 40 yılın nasıl geçtiğini anlamamıştı.
Hayat böyle bir şey. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak kadar anlara odaklanabilmeyi, yaptığı işi keyifle yapabilmeyi, zaman felsefesini, antika saatleri, anlatırken birden eski antik bir saatin içinden başını uzatıp bize saati, geçmişi anıları, anları hatırlatan guguk kuşunun sesi ile anladık.
Gezi anıların, güzellikleri farklı insanlarla farklı sohbetler yapabilmek, farklı yaşam öyküleri biriktirmek.
Mutlu anlar biriktirmenin yaşamanın keyfi ile mutlu bir hafta olsun herşey güzel olsun gönlümüzce olsun.
DİKİLİ