Her günü dolu dolu özel bir gün olan Ekim Ayına girdik.

Geçtiğimiz 4 Ekim günü de Dünya Çocuk Günü’ydü.

Benim için, “çocuk” dendiği zaman akan sular durur.

Araya daha önce kaleme aldığım yazılar girince; umudumuz, geleceğimiz olan çocuklarımızın, “Dünya Çocuk Günü”yle ilgili yazım bugüne kaldı. Bilen var, bilmeyen var.

“Nereden, ne zaman çıkmış bu Uluslararası Çocuk Günü fikri?” diyenler için kısa bir önbilgi verip, diyeceklerimi sonra diyeceğim.

… …

1925 yılında Cenevre’de. “Çocukların Refahı İçin bir araya gelmiş” Dünya Konferansı’nda doğmuş bu fikir.

54 ülke katılmış bu toplantıya.

Toplantıda, çocuklarımız için doğru ve güzel şeyler dillendirilmiş.

Yarınların büyükleri olan çocuklarımız için “geleceğin yöneticisi ve güvencesidir…” denmiş, bu toplantıda.

Ve bir başka çok önemli bir gerçek daha vurgulanmış bu toplantıda.

“Tüm dünyanın barış içinde yaşamasında, çocuklarımızın önemi büyüktür” denmiş ve eklenmiş; “…Bu gerçeği, gerçekleştirmek için çocuklarımızı iyi yetiştirmek durumundayız…”

* * *

Evet, Ülkemizin de, Dünya’mızın da geleceği, refahı ve mutluluğu çocuklarımızın elinde.

Ama nasıl, hangi çocukların elinde?

??!!...

Önce ailelerinden, sonra da öğretmenlerinden iyi ve özel eğitim almış çocukların elinde.

Yani?

Yanisi şu; çocuklarımızın dünya barışı konusunda çok büyük etken olacağına ilişkin Cenevre Toplantısı’nda alınan karar ve duyulan güven çok doğru.

Doğru olmasına doğru da; çocuklarımızın dünya barışı konusunda etkin olabilmesi için; adam gibi adam olarak yetiştirilmeleri gerek.

* * *

Bu yazıyı daha önce kaleme almış, yukarıdaki satırları o zaman yazmıştım.

Ancak Yüksek Öğrenim(!) görmüş, üç bürokratın; Ankara’da bir mekânda sahne alan Sanatçı Onur Şener’i (istedikleri şarkıyı söylemediği için) program çıkışında, kırık şişeyle boğazını keserek öldürme olayı nedeniyle değiştirmek durumunda kaldım.

… …

Okurlarım bilir; çok sık yazar, çok sık dillendiririm.

Diplomalı olması, yüksek öğrenim görmüş olması, o kişinin eğitimli olduğunu göstermez.

Ne yazık ki biz “ÖĞRETİMLE”, “EĞİTİMİ” hep birbirine karıştırıyoruz.

Sözünü ettiğim cinayeti işleyenler kim?

Üçü de (sözde) yüksek öğrenim görmüş kişiler.

Canilerin ikisi Çalışma Bakanlığında bürokrat(!), diğeri de mühendis!

Niye işliyorlar bu cinayeti?

İzledikleri sanatçı, istedikleri şarkıyı (bilmediğini söyleyip) okumadığı için.

Şimdi şöyle bir uslamlama yapalım.

İkisi bürokrat, üç diplomalı, üç üniversite mezunu genç!

Bunlar mı, bu zihniyet mi dünya barışına katkıda bulunacak?

Bir şeyleri ısrarla yanlış yapmaya devam ediyoruz.

Biz çocuklarımızı, biz insanlarımızı E-ĞİT-Mİ-YO-RUZ…

Biz çocuklarımıza ne aile içinde, ne okullarımızda eğitim vermiyoruz.

Salıveriyoruz ortalığa, hayvani duygularla yetişiyorlar.

Diplomalarını(!) sallaya sallaya sanatçı, doktor, avukat dövüyor, hatta öldürüyorlar.

Son günlerde, bu tür insanlık dışı davranışların ardı arkası hiç kesilmiyor.

Tek bir Tanrı kulu da çıkıp; “ne oluyor bize, biz çocuklarımızı, katil, hırsız olsun diye mi okutuyor(!) diplomalı yapıyoruz?!...” demiyor.

Benim çocuğum bakan, milletvekili.

Benim çocuğum mühendis.

Benim çocuğum öğretmen

Benim çocuğum belediye başkanı

Beni çocuğum sanatçı.

Benim çocuğum üniversite mezunu.

… …

Tamam da senin çocuğun layıkıyla görevini yapmıyor ki; senin çocuğun hırsız, senin çocuğun rüşvetçi, senin çocuğun darpçı, senin çocuğun katil, senin çocuğun…

Daha fazla söyletmeyin beni Tanrı aşkına…