“İkinci olarak Genç Osman’ın dönemi olan Ocak 1621 tarihinde İstanbul çetrefilli bir kış mevsimi yaşamıştır. 16 gün boyunca aralıksız yağan kar, Haliç’in tamamen donmasına sebebiyet vermiştir. Aynı şekilde boğaz, küçük bir nehir halini almıştır. Boğazın suları sadece bu nehir gibi olan dar bir bölmede görülmüştür. İnsanlar Üsküdar ile Galata arasını yürüyerek rahatlıkla geçer hale gelmiştir. Tabi ki bu buzlanma Karadeniz ile Marmara Denizi arasındaki iaşe sevkiyatını olumsuz yönde etkilemiştir. Gıda ihtiyacını çoğunlukla dışarıdan karşılayan İstanbul halkı, kıtlıkla yüzleşmiştir. Tarihçi Tuği Musibetname adlı eserinde bu vakayı şöyle anlatır:
1621 senesinde Boğaziçi dondu. Üsküdar ve Beşiktaş arası kara olup, üzerinde adamlar gezip, Üsküdar’dan İstanbul’a gidip gelirlerdi.”
*
“Tarihin üçüncü büyük kışını İstanbul 1954 yılında yaşamıştır. 23 Şubat tarihinde başlayan şiddetli kar fırtınası hayatı felç etmiştir.” İnternetten alıntı.
*
İnanılmaz olanı başardık. Sonunda Dünya’da bizden başka hiçbir ülke vatandaşının akıl edemeyeceği işleri yaptık! Kendi eliyle ayağımıza gelen fırsatı kaçıramazdık. Düşman olarak bildiklerimize yeni bir cepheden, yeni bir silahla ateş etme fırsatı bulduk.
Kar yağışları uzmanların deyimiyle mevsim normallerinin üzerinde. Yaz günlerini aratmayan sıcaklığın yerini soğuklar aldı. Ülkemiz geneli pamuk tarlalarına dönüştü.
Küresel ısınma, doğal dengenin bozulması sonucunda bu kadar kar yağışı beklenmiyordu. Günlerce sürecek yağışlar başladı. Soğuklar nedeniyle buzlar oluşunca şehir içi ulaşım zorlaştı. Kar yağışlarına dayanamayan çatılar uçtu. İstanbul’a şehirlerarası ulaşım durdu. İstanbul havalimanına uçaklar inemiyor!
Peki, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu illerinde ulaşım nasıl? Kaç tane köyün, kasabanın, ilin yolları kapalı? Kaç tane araç yollarda kaldı? Kaç tane hasta sağlık kuruluşlarına ulaşamadı?
Zaman zaman kuraklık, aşırı yağışlar nedeniyle sorunlar yaşanıyor. Dünya genelinde kısa süreli, uzun süreli buzul çağları yaşanmış.
Falcıya gitmeye gerek yok. Gelecek günlerde karlar erimeye başlayacak. Şehirlerin sokaklarından dereler akacak. Dere yatakları dolup taşacak. O günleri düşünüp hiçbir önlem almayacağımıza göre can kayıplarımız yaşanabilir. Sular altında kalan seralar, tarım alanları, maddi kayıp haberlerini yeniden duyacağız.
Uzun sözün kısası benzer büyük çaplı sorunlar yaşanacak. Çernobil kazasının benzerleri, depremler, uzun süreli doğalgaz, elektrik kesintisi olabilir. Kuraklık aşırı yağışlar nedeniyle topraktan beklenen ürün alınmayabilir. Corona gibi aklımıza gelmeyecek birden çok sorunu aynı günlerde yaşayabiliriz.
Sıcak odanın içinde eline cep telefonu, masanın üzerinde bilgisayar denen oyuncak karşısında geç saatlere kadar zaman öldürüp yorgun düşenler var. Yorgun savaşçılar, başka partilerin listesinden belediye başkanı olmuş kişilere hakaretler yağdırıyor. Sokaklarda bile duymak istemediğimiz küfürler internet ortamında yer alıyor.
Aynı kişiler, haber bültenlerinde, sosyal paylaşım sitelerinde yer almayan ancak sokaklarda yaşayan canlılar için küçük çaplı bir iyilik yapmayı düşünemiyor. Çorum sokaklarına yağan karlar baraja taşınıyor. Küfürbazlar bu türden güzellikleri göremiyor.
Gelecek günlerde yaşayacağımız sorunlar, geçmişte yaşadığımız sorunların birer benzeri olacak.
Görünen köy kılavuz istemiyor.