SEBEBİNİ BİLMEDİĞİMİZ BÜTÜN OLAYLARDA
GERÇEKTEN ALLAH’IN BİR HİKMETİ VARDIR

Bu hikayede Mevlana hazretleri temiz bir varlığın (su kurbağası gibi) kirli bir varlıkla (kara faresi gibi) dost olmasını ve kirli dostun temiz dostu felakete nasıl sürüklediğini anlatıyor. Onun için ruhumuza aşina olmayan biri bizim gibi anlamayan bizi felakete sürükleyen, zarara sokan, özellikle insanı içki, kumar, zina, hilebazlık, yalancılık, ikiyüzlülük gibi ahlaki zaaflara sürükleyeceği muhtemel olan kişilerle dostluk ve ortaklık yapılamaz.
“Dostun iyisine paha biçilemez. Kötü dost tuzlu sudur içilmez.”
“Dostun ateşi dostunu yakarsa acısı dinmez. Ateşi sönmez..”
“En yüce dost ulu Allah’tır. Asla ihanet etmez, sırrını faş etmez.”
“Söyleme sırrını dostuna, dostun söyler dostuna, o da söyler dostuna, saman doldururlar postuna.”
“Dost sen yanında yok iken seninle olandır.”
“Her şeyin yenisi dostun eskisi değerlidir.”
“Herşey eskiyince değeri azalır, dostluklar eskidikçe değerlenir.”
“Dostluklar kabuklu ceviz gibidirler. Kırılmadan içini bilemezsin.”
CENAB-I HAKK’IN HİKMETİNDEN SUAL OLUNMAZ
Yüce Allah kainatı birçok hikmetle ve sırlarla dolu olarak yaratmıştır. Cenab-ı Hakk’ın sırlarına akıl ermez. Çünkü bu sırlar aklın hududunu aşmaktadır. Hikmet ise derin ilimdir. Ledünni ilimdir. Yani fizik ötesi ilimlerdir. Su 100 derecede kaynar. Yerçekimi atmosferi ve arzı etkiler vs. gibi tabiat olayları fen ve teknoloji ile anlaşılabilir. Bu yolla binlerce buluşlar yapılmıştır. Bütün bunlara rağmen bilinenler bilinmeyenlerin karşısında dünyada bir nokta, siyah devede beyaz bir kıl kadardır. Sebebini, nedenini, niçinini bilemediğimiz olaylara Allah’ın hikmeti, akıl ermez der geçeriz. Aslında bu olayların da birer sebebi ve gerçekten hikmeti var. Ama işte onu biz bilmiyoruz. Ölüm, rızık, kader, ruh bunlardan sadece bir kısmıdır ki bunların her birisi bir deryadır.
Mevlana hazretleri Mesnevi’sinde bize hikmetli bir olay, bir hikaye anlatarak sebepsiz ve hikmetsiz hiçbir olayın olmadığını, maksadı, gayesi olmayan amaçsız hiçbir varlığın yaratılmadığını bizlere anlatıyor. Şöyle ki; ulu Allah kainatı yaratırken, insanları, cinleri, şeytanları ve melekleri de yaratmış. Şeytanlar cin kavminden bir cinstirler ki, cinlerle dumansız ateşten, insanlar topraktan, melekler de nurdan yaratılmışlardır. Melekler melek olmalarına rağmen günah işlememe ve itaat bakımından eşittirler. Ama kendi aralarında iş bölümü ve fazilet bakımından derecelidirler. Örneğin 4 büyük melek; Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail AS. Bunlar meleklerin peygamberidirler. Hepsinin görevleri ayrıdır. Azrail AS. ve avanesi canları almakla görevlendirilmiştir. Hak teala hazretleri Azrail AS.e “Ey üstün Meleğim, sen insanların en kıymetli varlıkları olan canlarını alıyorsun. Yer, zaman şekil bakımından farklı farklı ölümler, gençler, çocuklar, gelinlerin canlarını alıyorsun. Bu görevlerini yaparken dertli insanların canlarını alırken en çok kime acırsın?”
“Yarabbi, senin ilmin kainatı, gizliyi, aşikarı kaplamıştır. Hepsini biliyorsun Ama ben canlarını aldığım insanların hepsine acırım. Acırım ama senin emrini de asla geri bırakmam. Hatta o kadar ki bazı gençlerin canlarını alırken keşke bu gencin yerine ben ölseydim derim.”
“Aldığın canlar arasında en çok kime acırdın?”
“Malumundur ulu Allahım. Bir gün coşkun bir denizde kabaran dalgalar arasında bir gemi batıyordu. Gemiyi paramparça ettim. İnsanların canlarını suda aldım. Allah’ım o gün sen gemide bulunanların hepsinin canını al, yalnız emzikli bir kadın ve çocuğun canını alma dedin. Gemi parçalandı, gemidekilerin hepsi helak oldu. Büyükçe bir kalas tahtanın daha kalın ve büyüğü üzerinde emzikli kadın ve çocuğu denizde yüzer vaziyette kaldılar. Onlara üzülürken birden emir verdin. Çocuğun ağzı anasının memesinde iken anasının da canını al buyurdun. Yüreğim parçalanarak anasının canını da aldım. Meme çocuğu denizde tahtanın üzerinde kaldı. Yüzbinlerce can aldım, çok acı çekenleri gördüm, o çocuğun denizde bir tahtanın üstünde anasının memesi ağzında dilsiz, elsiz, güçsüz, kimsesiz kalışı yüreğimi yaktı, kavurdu. Her aklıma gelişinde aynı acıyı duyarım yarab” dedi Azrail.
SÜRECEK