6 Şubat sabaha karşı saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7,7 büyüklüğünde, saat 13.24’te de Elbistan merkezli 7,6 büyüklüğünde meydana gelen ikiz depremler; Kahramanmaraş, Kilis, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman ve Hatay illeri gibi çok geniş coğrafyada büyük, ağır yıkıma sebep oldu. Bu çifte depremle bir daha gördük ki Türkiye bir deprem ülkesi ve deprem öldürmüyor, tekniğine uygun yapılmayan binalar ve tedbirsizlik öldürüyor.
Elbistan, Pazarcık depremi, gerçekte çoğu devletin altından kalkmakta zorlanacağı, büyük bir yıkımdır. Diğer bir yıkım ise iktidarın olaya hazırlıksız ve liyakatsiz kadrolarla yakalanmış olması. Bu yazının yazıldığı saatlerde ölü sayımız onyedi bini geçmişti. Korkarız ki bu sayı gerçekte bu rakamların çok üstündedir. Zira bu sayının kimliği belirlenenler olduğu söylenmekte, oysa belirlenmeyen sayısı söylenmemektedir.
Olay karşısında halk, büyük bir kenetlenme ve dayanışma örneği göstermekte. Alevi, Sünni, Laz, Çerkez, Kürt, Türk tüm yurdum insanı acıyı yüreğinde hissetmekte, ülkenin dört bir yanından yardım eli uzatılmaktadır. Hal böyleyken iktidarın ve taraftarlarının yanlı, beceriksiz hırçın tutumları ise düşündürücüdür.
Örneğin eski AKP Milletvekili Nursen Kocabaş Reyhanlıoğlu’nun, Kahramanmaraş’ta incelemelerde bulunan Ekrem İmamoğlu’na “İngiliz Uşağı” diye saldırısı, suçlarını gizlemenin bir göstergesi olsa gerektir. Olayı iktidar taraftarı Yeni şafak Gazetesi bile kınamak zorunda kalmıştır. Utanmazlığın bu kadarına pes diyoruz.
İktidarın taraflı ve beceriksiz tutumu, kayıpların artmasına neden olmuştur. En çok faydalanılacak askerin gücünü, ancak depremden 58 saat sonra sınırlı sayıda devreye sokmuştur. Depremde ilk 24 saatin çok önemli olduğunu uzmanlar söylüyor. Bu hayati olayda bile partizanlık ve senden, benden ayrımı yapılıyor. 1999 depreminde sayısız katkıları olan, Nasuh Mahruki’nin başında olduğu AKUT devre dışı bırakılmış. Liyakatsız kadrolarla AFAT’ı devreye sokmuştur. Başına da İmam Hatip mezunu konuyla ilgisi olmayan birini getirmiştir. Bari adamı biraz eğitin yetiştirin. İş becerisinden yoksun kişiler işin başında, sonuç ise ortada.
1999 yılı Gölcük depreminden sonra çıkarılan Özel Tüketim Vergisinin (ÖTV’nin) amacı; depremde zarar görenlere yeni konutlar yapmak, mevcut binaları sağlamlaştırmak, depremzedelere kira, gıda ve barınma yardımında bulunmaktı. 1999 yılından 2019 yılına kadar, 20 yılda elde edilen toplam gelir 66 milyar 379 milyon lira toplanmış. Bu para ortada yok. Ne yaptınız? Yol yaptık, köprü yaptık diyorlar. Sonra bu ad altında yandaşa para aktarılıyor. Depremzedeler kaderine yansın.
Sonra da “Ay’a sert iniş” yapacağını söyleyen iktidar, üç günde depremde yerle bir olan Hatay’a giremiyor. Yurt içi ve dışından yardım yağıyor. İktidar yığın yığın yardımları organize edip, halka ulaştırmaktan aciz. Hokus pokus yöntemleri ile kendi örgütümün reklamını nasıl yaparım telaşında.
Bölgede tam bir can pazarı yaşanıyor, en temel sorunlardan, tuvalet, ekmek, su, ısınma sorunu çözülememişken, Melikgazi Belediyesinin seyyar mescit göndermesi, sanıyorum Nobel’e aday olacak bir duyarlılık!
Depremden ölmeyenler, enkaz altında zamanında ulaşamamaktan soğuktan, açlık ve susuzluktan ölmekte. İnternetin yavaşlatılması, Twitter’in kesilmesi hangi insani gerekçeye dayandırılabilir?
Enkaz altından zamanında ulaşılıp kurtarılamayanların ahı, kuşku yok ki sorumlularını da enkaz altında bırakmıştır.