“Cübbe ve sarık kişiye değer kazandırmaz. Şeyhülislam Yahya. 1552-1644.
*
-Dil kurumunda dil işlerinden anlayan yok;
-Dil işlerine dil bilginlerinden başkası karışmamalı…
Diyenlerin ve unvanları dolayısıyla sadece kendilerini dil bilgini gibi satıp akademi üyeliğine adaylıklarını koyanların birer birer iplikleri pazara çıkmaktadır.
Bunlardan birinin,
Doğru dürüst cümle kurmada bile ne kadar yaya olduğunu,
Ben ara sıra örnekleriyle gösteriyorum.
Yükseköğretim öğretmenlerinden Sayın Emin Özdemir ile Türk Dili dergisinin Ocak 1970 sayısında bu “dil profesörü”nün yazılarından aldığı 15 cümleyi sergiledi.
Dil Profesörü Ağırdır:
“İlim” yüklü bir başı var.
Serttir:
Hem “Timur”u, hem “taşı”ı var.
Bütün ağırlığını ve sertliğini takınarak şöyle buyurdu:
-Dil kurumu,
Bir ortaokul hocasını bir dil profesörünün karşısına çıkmakla büyük hata etmiştir.
Onların yazılarını cevap vermeye layık bulmuyorum.
Cevap verme tenezzülünde bulunmayacağım.
“İlmin fesi fetva” bu… Artık bize süklüm püklüm yerimize oturmak düşer.
Derken ne görelim?
-“Üstat” aynı yazının içinde,
Bu 15 yanlış cümleden ikisini ele alıp “cevap verme tenezzülünde” bulunmamış mı?
Sadece bir nefes alarak yerimizden doğrulduk;
Dikkat kesildik.
Buyurduklarına göre eleştirilen cümlelerin birinde dizgi yanlışı varmış.
Eleştirme konusu olan:
-Kuruma daima politikanın hâkim olduğu,
Politik rüzgâr hâkim olduğu,
Politik rüzgâra göre hareket edildiği bir gerçektir.
Sözlerinin aslında,
Altı çizilmiş olan parça yokmuş.
Yani o parça çizilirse cümlenin doğru olduğu görülüyormuş.
Bu cevap karşısında bütün ortaokul hocalarının ayağa kalkıp:
-Olmadı sayın dil profesörü!
Cümlenin bozukluğu o parçadan ileri gelmiyordu.
Yanlışınıza bir daha imza kordunuz!
Dediklerini hayalimizde gördük.
Sayın Özdemir’in ikinci eleştirmesi,
Profesörün;
-Türk dili dergisiyle bana çatıyorlar.
Sözündeki “ile”nin yerinde kullanılmadığı,
Bu cümleden,
Türk diline çatılıyormuş gibi bir anlam çıktığı idi.
Profesör cevabında:
-“İle” edatı “ve” manasına beraberlik bildirdiği gibi vasıta manasını da ifade eder.
Diyor.
Böylece “ile”yi aracılık görevinden yararlanarak kullandığını söylemek istiyor,
Bu cevap,
Kendisini haklı göstermeye yaradığı kadar haksız göstermeye de yarar.
İşte Özdemir cümleyi bunun için eleştirmiş ve “dil profesörü’nün “Türk Dili dergisinde” demesi gerekirken bir bozuk anlatımla,
“Zâf-ı telif”e düştüğünü belirtmiştir.
Şimdi geriye 13 yanlışın nasıl savunulacağını merak ediyorum. (…) (Ömer Asım Aksoy. Cumhuriyetin 50 yılında Özleştirme Durdurulamaz. TDK yayını. S: 137-138. 1973. Ankara)
31.08.2022 – Ankara