İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, sosyal medya hesabından “Değişmeyen tek şey değişimdir. Her sahada, her ortamda değişim” mesajıyla, CHP’de değişim sesleri büyük ölçüde yükselir oldu.
CHP'nin Temmuz 2012’de yapılan 34’üncü olağan kurultayına da damgasını vuran sözcük, “değişim” olmuştu. Neredeyse bu sözcük, kurultayın sonuna kadar da vurgulanmıştı.
***
İşte bu nedenle 2012’de Kılıçdaroğlu tarafından, 2023’te İmamoğlu tarafından vurgulanan bu sihirli sözcüğün anlamı nedir, merak ettik ve de bir bakalım dedik...
Değişim; var olan bir şeyi, bir uygulamayı, bir yapıyı ya da bir sistemi daha önce olduğundan farklı bir hale dönüştürmektir.
Değişim; farklılaşmak, yeni yollar aramak, yeni çözümler aramaktır.
Siyasal anlamda ise ezberleri bozmak, toplumla buluşabilmek için siyasal bakışını zenginleştirmektir.
Ama değişim ilkelerinden ayrılmak, karşı siyasetlere savrulmak da değildir.
Kısaca değişim eski bakış ve anlayışını bırakıp kendini yenilemektir. Ama bu yenilenmek ileriye doğru da olabilmektedir, geriye doğru da!
Elbette değişim güzel bir sözcüktür. Hitap ettiğiniz kitleye çok büyük ve de önemli şeyler söylenmiş gibi gelir. Ama değişim, ne Alaattin'in lambasıdır ne de Musa'nın asası...
***
Peki, CHP'deki değişimi nasıl okumak gerekir?
Öncelikle CHP'nin bir değişime ihtiyacı yok mudur? Elbette vardır.
Dünyada, bölgemizde ve de ülkemizde yeni oluşumlar olurken, alışılmış siyasetlerle cevap verilemiyorsa elbette değişim bir ihtiyaçtır.
Eğer değişim sözüyle bugüne kadar partiyi iktidara taşıyamayan, büyütemeyen kadroların değiştirilmesi ifade ediliyorsa, bu değişim değil parti kadrolarının yenilenmesidir.
Eğer bugüne kadar savunduğumuz değerler ve siyasi bakış açımız bizi iktidara taşıyamıyor; siyasal, sosyal ve ekonomideki bakışlarımızı değiştireceğiz deniliyorsa, işte bu bir değişimdir. Ama bunun da gerekçelerinin açıklanmasına ihtiyaç vardır.
Bugün CHP'nin bayrağında bulunan altı ok (cumhuriyetçilik, devletçilik, milliyetçilik, laiklik, halkçılık, devrimcilik) partinin temel felsefesini ve siyasal bakışını oluşturmaktadır.
Eğer deniliyorsa ki, savunduğumuz laikliğin sunuluş biçimi bizi halkla buluşturamıyor, bu laiklik anlayışımızı gözden geçireceğiz…
Eğer deniliyorsa ki, savunduğumuz devletçilik anlayışı bugüne cevap veremiyor, devletçilik anlayışımızı gözden geçireceğiz…
Eğer deniliyorsa ki, liberal siyasetleri, liberal ekonomiyi, piyasa sistemini, özelleştirmeyi ve özel sektörcü bir anlayışı da göz önüne alacağız…
İşte bu bir değişimdir. Elbette bu değişimin tüm gerekçelerini de halka anlatabilmek gerekecektir.
Çünkü bu değişimin, Kemalist ilkelerden sapma olarak da algılanacağı bilinmelidir.
***
Gelelim CHP’nin kurucu dokusu olan anti-emperyalizm ve tam bağımsızlık vurgusuna:
Bugün Türk ordusu NATO'ya bağlıdır. Ülkemiz NATO ve ABD üsleriyle doludur. Askeri stratejimiz NATO endekslidir.
Bugün Türkiye ekonomisi, küresel sermayenin kontrolündedir. Ülkemiz ekonomi politikaları, büyük ölçüde küresel sermaye kurumlarının gözetimindedir.
Eğer denilebilecekse NATO'ya hayır, denilebilecekse küresel sermayeye hayır, işte bu bir değişimdir. Ve de bu değişim, anti-emperyalist bir tavırdır.
Eğer statükoya hayır denilebilecekse…
Eğer Kemalizm'i, bu günün Türkiye'sini ve dünyasını yeniden okuyabilecek bir zenginliğe kavuşturacağız denilebilecekse…
Varlığını, ancak Atatürk'ün partisiyiz diyerek duyurmaya çalışan bir anlayış terk edilecekse…
Ve de Cumhuriyeti kuran partiyiz gibi (sanki diğerleri dağda piknik yapıyordu!) hamaset edebiyatı bırakılacaksa…
İşte bu bir değişimdir.
***
Elbette CHP’nin Batıdaki Sosyal Demokrat Partiler gibi bir sınıf kavgası geçmişi yoktur.
Ama Batıdaki gibi Sosyal Demokrat bir kimlik kazanılacaksa, sosyalist soldan gelen rüzgârlara da kapı açık tutulacaksa, işte bu bir değişimdir.
Henüz içinin dolgusu belli olmasa da en azından değişimin gerekliliğini duymak bile, “Sosyal Demokrat” siyaset için önemli bir olgudur.
Çünkü ana eksenini bir zaafa uğratmadan tüm teşkilata mal edilmiş bir değişim rüzgârıyla, iktidara yürüyen bir “sol politik hareket”, artık bu ülkenin bir ihtiyacı olmuştur.
Ve de bulunduğumuz coğrafya parçalanıp bölünürken, ülke şartları ağırlaşır ve bölünebilme tehlikesi de her an gündemdeyken, bu ihtiyaç daha da bir önem kazanmıştır.
Elbette CHP’deki bu değişim rüzgârlarını, seçimlerdeki sayısal değerlerle de bir değerlendirmek gerekir. Bu da bir başka yazının konusu olacaktır.