“Türk Devrimi, sürekli ‘karşı devrim’ girişimleri ile boğuşmak zorunda kaldı”
Mustafa AYDINLI
(E. Teknik Öğretmen)
Prof. Dr. Ahmet Saltık, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı (2004-2006)
Mustafa Aydınlı: Sayın Hocam; Mustafa Kemal tarihsel gerçekler göstermiştir ki, sıradan bir insan değildir. Yaşamın her aşamasında farklı ve fark edilen insan olduğunu göstermiştir.
Mustafa Kemal’den, Atatürk unvanını aldığı güne dek geçen süreçte önemli dönemeçleri kısaca özetler misiniz?
Prof.Dr. Ahmet Saltık : 10 Kasım 1938’de Mustafa Kemal ATATÜRK aramızdan bedensel olarak ayrıldı. Aradan 82 uzun yıl geçti ve biz O’nu gerçekte çok özlüyoruz. Ancak yine O’nun bize öğrettikleri arasında bir gerçeklikten güç alıyoruz : “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” Mustafa Kemal Paşa babasız ve çok zor koşullarda büyüdü. 1905’te Yüzbaşı olarak Osmanlı Ordusuna katıldı Çok iyi eğitim almıştı, savaş meydanlarında bile çok okumuş, tartışmış, sorgulamış ve okuduklarından sonuçlar çıkarmıştı. Birkaç yabancı dil öğrenmiş, kendisini geleceğin ülke yönetimine hazırlamıştı. Çağın koşullarını kavramış ve Osmanlı devletinin parçalanacağını öngörmüştü. Saltanatın ihanetini de!
O yüzden, Ulusuna dayanarak Samsun’dan bir kurtuluş savaşı başlattı ve 3,5 yılda emperyalizmi dize getirmeyi başardı. Hemen ardından da yepyeni bir Türk Devleti kurmaya geçti ve Osmanlı döneminde görmezden gelinen Aydınlanma Devrimini – Anadolu Rönesansını başlattı, 15 yılda görkemli başarılara imza attı. Temel amaç, Türkiye’nin çağdaşlaşması, modernleşmesi idi. Buna da ancak bilimsel akılcılıkla, laik – demokratik – sosyal – hukuk devleti ile erişilebilirdi. Bu nitelikleri taşıyan Cumhuriyet rejimi en büyük yapıtı oldu ve bizlere kutsal bir emanet olarak bıraktı. Günümüzde bu kutsal emanetin geliştirilerek geleceğe taşınması en büyük görevimiz.
****
Mustafa AYDINLI : Mustafa KEMAL “En büyük eserim Cumhuriyettir.” diyor. Cumhuriyet kuruluşundan bugüne temel ilke ve idealleri doğrultusunda yürüyebildi mi? Bu ilkelerden sapmalar olduysa neler aksadı, aksama olmasaydı Türkiye şimdi, bilimde, sanatta, kültürde ve çağdaş uygarlıkta nerede olurdu, hangi ülkelerle yarışıyor olurduk?
Prof. Dr. Ahmet SALTIK : Mustafa Kemal Paşa’nın öncüsü olduğu Devrimler ya da Türk Devrimi, Osmanlı’dan köklü bir kopuştur. Dolayısıyla her devrim gibi iç – dış kışkırtmalı “karşı devrim” girişimleri ile çok ciddi düzeyde boğuşmak zorunda kalmıştır. Atılan temeller tarihsel, sosyolojik, bilimsel, politik… bakımlardan gerçekçi ve akılcı olduğundan, tüm ciddi saldırılara karşın Cumhuriyet günümüzde hala ayaktadır. Bunca ağır saldırı ve ihanetler yaşanmasa günümüzde çağdaşlaşma - modernleşme sürecinde çok daha ileride olabilirdik. 1923-38 arasında olağanüstü zorluklara karşın ortalama %6,6 büyüme (1938’den günümüze 80 yılda ortalama büyüme %4,5!) sağlanmış, borç alınmamış, Osmanlı’nın ağır borçları ödenmiş, yaygın bulaşıcı hastalıklarla savaşılmıştı. Batılılar bu başarılara “Mustafa Kemal mucizesi” demekteler.
Mustafa AYDINLI : Sayın Hocam; Son Cumhuriyet Bayramı Covit 19 salgını bahanesiyle kısıtlamalar olsa da, geçtiğimiz bir Cumhuriyet Bayramında Anıtkabir’i 1 milyon 96 bin kişi bir günde ziyaret etti, bu tablo her geçen yıl daha da artıyor. Neredeyse 100 yıl sonra böylesine bir sevgiyi neye bağlıyorsunuz? Pek çok güçlü gözüken liderin yaşıyorken otoriteyken toplayamadığı, böylesi kalabalıkları, Mustafa KEMAL’in hiçbir zorlama olmadan kendiliğinden toplamasını, kitlelerin bu sevgi selini nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Dr. Ahmet SALTIK : Covit 19 salgını bahane edilerek, son 29 Ekim’de istenen coşku sağlanamadı. Örneğin Cumhuriyetimizin 95. yılında 29 Ekim 2018 günü ben de 1. Meclis önünden Anıtkabir’e dek yürüyen kolların içindeydim Büyük Atatürk’ün mozolesine girene dek saatler geçti.. Mozole çiçeklere boğulmuştu. Gece 22:00’ye dek Anıtkabir ziyarete açıktı ve her yaştan, her kesimden yüzbinlerce insan Türkiye’nin her yerinden kopup gelmişti Anıtkabir çevresi sokaklarda tek 1 araç için park yeri kalmamıştı. Bu muazzam kitle tümüyle gönüllü ve yürekli, coşkuluydu. Açık açık Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve Cumhuriyet’e sahip çıktığı iletisini deyim yerinde ise haykırıyordu. ANDIMIZ okunuyor, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ve MUSTAFA KEMAL’in ASKERLERİYİZ…. Sloganları ile her yer inliyordu. Anadolu’da Türk Devrimi mayası köklü biçimde tutmuştur. Halk, Mustafa Kemal Paşa’nın ne yapmak istediğini anlamıştır. Yeniden tebaa – kul olmayı şiddetle reddetmekte, onurlu Türkiye Cumhuriyetinin başı dik, özgür ve onurlu bireyi – yurttaşı olmak istemektedir kararlılıkla.