Mevsimlerden baharı yaşıyor ve doğadaki uyanışa şahitlik ediyoruz. Bir taraftan doğa uyanıyor, diğer taraftan da çiftçilerimiz toprağı işlemek için büyük bir çaba içerisinde.   
Ben de 2018 yılında kaleme aldığım yazımı doğanın ve insanların harekete geçtiği bir dönemde yayımlamayı uygun buldum. Umarım beğeni ile tekrar okursunuz:
NİTELİĞİ BELİRSİZ MEYVE FİDANI ÜRETMEK VE SATMAK SUÇ KAPSAMINA ALINMALIDIR...
Başlığımız biraz iddialı görünüyor ama aslında 50 yıl geç kalınmış bir yazı...
İsabetsiz fidan alıp, dikip senelerce bekledikten sonra hüsrana uğramayı; Rahmetli babam ve yaşıtlarının 1940'lı yılların sonlarına doğru Kastamonu'dan gelen elma fidanlarını dikmeleri, 20 seneden fazla beklemesine rağmen tek elma alamamalarıyla tanıdık. 
Bu zaman zaman gündeme geliyor, ama devlet kuruluşu olan yerlerden bile alınan fidanların seneler geçtikten sonra işe yaramaz olduğunun anlaşılması (Kastamonu'dan alınan fidanlar devlet fidanlığınındır), buna sebep olanların sorumsuzluğunun ceza almaması, emek kaybının, zaman kaybının sürüp gitmesine neden olmaktadır.
Çay yetiştiriciliği ile ilgili yazımdan 27 Aralık 2017 tarihli, Çorum Haber Gazetesinde övgü ile bahseden  Sayın Fazlı Arzoğlu'na teşekkür ediyorum. Sayın Arzoğlu yazısında "Aldığım fidan Çorum iklimine, toprak yapısına, uygun mudur? Değil midir? Soracağım merci yok."diyerek, önemli bir yaraya parmak basıyor.
Yeri gelmişken 22 Aralık 2017 tarihli "GÖSTERMELİK EĞİTİM FECİ BİR ŞEYDİR..." başlıklı yazımdaki bir hatayı düzeltmek isterim. Bu konuda benden önce bu konuyu köşelerine taşıyan da aynı hataya düşüp, yanı başımızda ki koşumuz Gürcistan'da çay yetiştiğini görmeyip, Hindistan'dan, Japonya'dan fidan getirip yetiştirmeye çalıştıklarını, bir çeşit aymazlık olarak nitelemişler. Kanımca; rahmetliler daha kaliteli gördükleri çayı yetiştirmeye uğraşmışlar. Bu uğraşın başarısızlığı bize; fidan, toprak, iklim ilişkisinin önemini anlatmış ama biz algılayamamışız.
*       *       *
Biz isabetli fidanın seçilip, yetiştirilmesinin önemini irdelemeyi sürdürelim. İkinci Abdülhamid ile başlayan çay fidanı araştırması 50 sene sonra sonuç vermiş, örnek ortaya çıkmıştır. Çay'ın ağaççık bitki olduğu bütün bitkiler için, uzun süren deneme, yanılma metodundan vazgeçip, bilim kuralları içinde hareket etmenin zorunluluğu artık anlaşılmalıdır. 
Bu konu Ziraat Fakültelerinin işidir.
Artık;
•Bu çiftçiler de çok cahil, hiç bir şey bilmiyorlar diyen mektepli yaklaşımı ile 
•Bu Ziraat okulu ve fakültesi mezunları bir şey bilmiyor yaklaşımı çözülmelidir. Her iki kesimin birbirine ihtiyacı vardır. Bunu anlatacak birilerinin olması lazım. Bana kızmayın ama bu konuda din adamlarının görev üstlenmesini, çiftçilere bilim adamı sayılacak fakülte mezunu ziraatçılarla iyi ilişki içinde olmalarının çok gerekli olduğunu anlatmaları faydalı olur diye düşünüyorum. 
Bu ilişki normale dönüşünce eğitim görmüş ziraat mühendislerimizin de işlerini daha ciddiye alacaklarını, yöresel toprak, iklim ve coğrafyayı irdelerken, çiftçilerin atadan kalma, işe yarar uygulamaları olduğunu göreceklerini sanıyorum." 
Bu ülke hepimizin, sorunları birlikte çözeceğiz.
Bahar, tabiatın olduğu gibi, hayatın da en renkli mevsimidir.
En güzel günler sizlerin olsun.