PARA VERMEK, PARA ALMAK KADAR KOLAY DEĞİL(MİŞ)
“Genelde esnafın, küçük üreticilerin üye oldukları meslek odaları var. Mesleğini sürdürmek istiyorsan mutlaka üye olacaksın. Her yıl, kimin tarafından belirlendiğini bilmediğim üyelik aidatını peşin olarak ödeyeceksin. Üyesi olduğum odanın istediği parayı ödedim. Ödeme yapmazsam işlerim yapılmayacak! Sırada bekleyenleri düşünerek oradan ayrıldım.
Zamanında okuyup ilkokulu bitirmiştim. Bana verilen alındı belgesini inceledim. Bir yıl sonrasının üyelik ücreti peşin olarak alınmış. Bir yıl sonrasında yaşayacağımı sayın oda yöneticisi nereden biliyor? Yaşamış olsam bile aynı odanın üyesi olacağıma nasıl karar verebiliyor?
Paranın olduğu yerde böyle ufak tefek şeylerin önemi yok!
Meslek odaları, sendikalar gibi parayı peşin olarak alır. Üyelerin mesleki sorunları vardır. Elbette sorunların çözümü için yasalarla belirlenen çözüm yolları vardır. Yardımlaşmanın, dayanışmanın olması için bu türden yapılanmalar gereklidir. Yeri geldiğinde üye olduğunu kanıtlayacak belgeye, yerine göre bağlı olduğun odanın onayladığı evrakları almak zorundasın.
Almak istediğin hizmetin karşılığında küçük çaplı bir miktar para ödemek zorundasın. Bir plastik dosya içinde alacağın birkaç fotokopi kağıdının ne kadar değerli olduğunu o zaman anlarsın. Altın fiyatları, döviz kurları bir gün iner; bir gün çıkar. Üyelerin alacağı resmi belgelerin bedelleri hiç düşmez. Açıklanan enflasyon rakamlarının üzerinde artış olabilir.
Bu satırları yazma nedenim; odaları, sendikaları eleştirmek değil. Elbette bu kuruluşların çalışmalarını değerlendirmek, yöneticilerini seçmek üyelerin görevidir. Aylar yıllar değişti. Dünya değişti, iklimler değişti. Hesapta olmayan bir salgın dünyayı değiştirdi. Bilim insanları hastalığa çözüm arıyor. Salgın hastalık, sadece sağlığımızı tehdit etmiyor. Böyle gelmişti, artık böyle gitmiyor. Ekonomik alanda yıkım sayılabilecek olumsuzluklar var.
Yaşlılar sokağa çıkamıyor. Esnaf, işyerlerini kapattı. Lokantalar, berberler, kahvehaneler kapalı. Sayısı yüz binleri geçen insanlar bir anda işsiz kaldı. Onların beklentileri hayal kırıklığından öteye gitmiyor.
Bir taraftan dükkan kiraları, diğer taraftan ev kiraları ödeyenler var. Küçük esnafın, çalıştırdıkları işçilerin borçları, borçlarının karşılığında alacakları vardı. Evet, bir zamanlar öyleydi. Alacaklar, alınamıyor. Günlük, haftalık ücretler ödenemiyor. Banka kredileri, elektrik, su, telefon, doğal gaz faturaları zamanında ödenmezse gecikme faizleriyle birlikte verilen hizmetlere son veriliyor.
Sayın yöneticiler, apartman yöneticileri gibi(?) uyumayın. Korona virüsünden kurtulduğumuz günlerde seçimler yapılacak. Başkanlık koltuğuna odaların üyelerinden başkaları oturabilir. Sendika yöneticileri yapılan seçimlerin sonucunda yeniden üyelik makamını elde edebilir.
Bir türkümüzün dillere destan sözleri vardı: Ne de olsa kışın sonu bahardır. Bu da gelir, bu da geçer ağlama.
Yapılacak ilk seçimlerde koltuğunuzu kaybetmek istemiyorsanız bu günden tezi yok çalışmalara başlayın. Üyelerden topladığınız aidatların küçük bir kısmını harcayın. Zor durumda olan üyelerinizin ödeyemedikleri faturalarından hiç olmazsa bir tanesini siz ödeyin. Artık Ramazan ayında iftar çadırları kuramıyorsunuz. Çok değil, üç beş üyenize iftarlık gıda yardımında bulunun.
Yağmur yağdı böyle oldu sözleri tarih oldu. Korona geldi böyle oldu. Elinizi çabuk tutun. Yarın çok geç olabilir.”