Bankacılık yaşamımın bir bölümü Erzincan’da geçti.
Erzincan, büyük depremler, büyük acılar yaşamış bir kentimiz.
En son yaşadığı depremden sonra da yeniden kurulmuş, mükemmel cadde ve sokakları olan, bu anlamda ülkemizin tek çağdaş kenti.
Yaşadığı depremler nedeniyle büyük acılar yaşayan bu güzel kentimizde, depremlerle ilgili pek çok yaşanmış öyküler anlatılır.
Bugün sosyolojik bir değeri olan o öykülerden birini anlatmak istiyorum sizlere.
* * *
27 Aralık 1939 tarihinde, 7,9 büyüklüğünde bir deprem olur Erzincan’da.
Cumhuriyet tarihimizin en acı doğal afetlerinden biridir bu Erzincan depremi.
Depremde 40 bine yakın insan yaşamını yitirmiş, taş, taş üzerinde kalmamıştır.
Ayakta kalan üç bina vardır.
Biri Almanların yaptığı İstasyon Binası diğer ikisi de tek katlı T.C. Ziraat Bankası ve kentin Tutuklu Evi binalarıdır.
… …
Erzincan Halkı, 7,9 şiddetindeki depremde, Doğu Anadolu Bölgemizin kış koşullarında yaralı veya ölü olarak toprak altındadır. Kentin çevre illerle irtibatı kesilmiş, nerede ise Erzincan Halkının tümü ya enkaz altında kalmış ya da ölüme mahkûm olmuştur.
Enkaz altında kalanları kurtarmak için sağ kalabilenlere gereksinilmektedir.
Sağ ve sağlam kalabilenler tutuklu evindeki tutuklulardır. Onlar da adam öldürme, adam yaralama, gasp, eşkıyalık, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlardan dolayı tutuklanmış tutuklulardır.
Dönemin Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal, bu tutukları toplar ve onlara şöyle seslenir:
“Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip, ailelerini görebilirler.
Ancak bir koşulum var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız.
Canla başla çalışacaksınız.
İşiniz bitince de cezaevine döneceksiniz”
… …
Tutuklular, insanlık içeren bu emir sonrası, her sabah hapishaneden çıkıp şehre dağılırlar.
Akşama kadar, bazen sabahlara kadar yaralı veya ölüleri toprak altından çıkarmak için canhıraş uğraşırlar.
Yorgunluktan yığılıp kalana kadar çalıştıktan sonra da dinlenmek için hapishaneye dönerler.
… …
Bu arada deprem bölgesine özel bir trenle hareket eden Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de bu özverili çalışmaya tanık olmuştur.
Erzincan yakınlarında, tren istasyonu üzerindeki bir köyde, tutuklunun biri Cumhurbaşkanı İnönü’yü getiren trene binmek ister.
Korumalar ile tutuklu arasında itiş kakış olur.
Çıkan kargaşayı duyan İnönü, olay yerine gelir.
Bunu fırsat bile tutuklu İnönü’ye yaklaşarak:
“Efendim, ben Savcı Bey’e kaçmama sözü verdim. Erzincan’a dönüp, kurtarma çalışmalarına katılmak istiyorum. Lütfen beni de trene alın” der.
Olaydan etkilenen İnönü, tutukluyu trene alır.
Erzincan Tutuklu Evi’nin tutukluları bu depremde binlerce insanı kurtarmışlardır.
Bu kurtarma çalışmaları sonunda Savcı, tutuklu evinde yaptığı sayımda tek bir kaçağa rastlamaz.
Tüm tutuklular gelip teslim olmuşlardır.
Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal Bey Cumhurbaşkanı İnönü’ye, Meclis Başkanına ve devrin Başbakanına durumu bir telgrafla bildirerek bu tutuklular için af çıkarılmasını önerir.
Gerçekten de 26 Nisan 1940’ta Özel Af Yasası Resmi Gazete ‘de yayımlanır ve yürürlüğe girer.
Böylece Erzincan Tutuklu Evi’ndeki 241 tutuklu bu bağıştan yararlanarak evlerine dönerler.