Bin yedi yüz elliden bir öykü anlatalım;

Adalet duygusunu yüreklere katalım.

Almanların kralı Frederik’in yolu;

Potsdamdan geçiyorken, güzelliklerle dolu…

Potsdamı çok beğenir, Der ki adamlarına:

“Hemen işe girişin, bırakmadan yarına…

Güzel bir yazlık saray kondurunuz buraya;

Gerçekten de benzesin görkemli bir saraya.

Gösterilen yerdedir, ertesi gün adamlar;

Boş değildir arazi, bir yel değirmeni var.

Saray için değirmen ordan kaldırılmalı;

Parası verilerek sahibinden almalı.

Bu amaçla adamlar değirmene giderler;

“Kral için burayı hemence satın,” derler.

“Bizi kral gönderdi çok beğenmiş burayı;

Kral için buraya kuracağız sarayı.

Kaç para istiyorsan, fazlasıyla söyle sen.”

“Satmıyorum” der köylü. Derler: “Kral, beğenen…”

 

“Kim olursa olsun” der umursamaz tavırla;

“Malımı da elimden, alamazsınız zorla.

Bura tapulu malım; satmak istemeyince;

Kimse benden alamaz, satılık demeyince.”

 

Adamlar umarsızca döner gerisin geri;

Derler: “Alamıyoruz beğendiğiniz yeri.”

İnatçı bir köylünün, değirmeni var orda;

Tüm teklifi reddetti, gözü yok paralarda.”

Kral şaşkın, öfkeli; der ki adamlarına:

“Hemen alıp getirin, siz o adamı bana!”

Adamı yaka paça getirirler huzura;

Kral krallığıyla sokacak onu zora.

Der ki: “Arazinizi bedava almıyorum.

Paramla alıyorum, vebalde kalmıyorum.”

Adam der ki: “Kralım adamlarına da ben;

Satamayacağımı söylemiştim önceden.

Sanma ki çevremizde başka arazi yoktur;

Onlardan birini al,  sarayını ona kur.”

Değirmenim, dedemden babama kalmış benim;

Babamdan da bana bir, emanet değirmenim.

Ben de bırakacağım, çocuklarıma onu;

Kralım satmıyorum, kapatılsın bu konu!”

Kral öfkeyle der ki: “Unutma ben kralım!

İnadın anlamı yok, şimdi burda duralım.

İstesem parasız da alırım arazini!

Arasan bulamazsın oralarda izini.

Değirmenci kendine güvenli bir tavırla;

“İyi bilin Kralım, güzellik olmaz zorla.”

Ardından da söyler o, söylenecek sözünü;

Yüreklice belirtir, adaletin özünü:

Asıl siz unutmayın, Berlin’de yargıçlar var!

Adaletli biçimde işler orda yasalar.”

Bu hadsiz söze karşın, kral hiç sinirlenmez;

Üstelik hoşnut olur, öfke atına binmez.

Çünkü mahkemeleri düzeltebilmek için

Sürekli çalışmakta, sonucu görmek için.

Krala karşı bile olsa mahkemelerin;

Artık adaletine, güven oldukça derin.

İnsanoğlu elbette hak ve hukuku seçer;

Kral’ın söylediği şu söz tarihe geçer:

Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar

 kral bile olsa adaletten üstün değildir.

Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz.

İkinci Frederick, krallığına karşın;

Ordan bir karış toprak, alamamıştır satın.

Onun yanı başında bulunan araziyi; 

Alarak yaptırmıştır güzel yazlık sarayı.

 

O gün bugün, Potsdam’da, Sansosi Sarayı’yla;

O değirmen yan yana, güneşiyle ayıyla…

Kral ve değirmenci, komşudur adaletle;

Zaman zaman buluşur ikisi de davetle.

Kral sabah şöylece çıktığında bahçeye;

Değirmenci seslenir: “Hey Frederick,” diye.

“Ekmek yaptım sıcacık, göndereyim mi sana?”

O da der ki: “Adalet, her gün, her sabah bana,

Sımsıcacık bir ekmek kokusuyla gelirdi…”

Adalet ki, her şeyden üstündü, o bilirdi. 

“Mahkemelerde güçlü, olanın değil,” derdi;

“Haklı olanın üstün gelmesi gerekirdi…”

 

Ardından söylediği sözden herkes ders alsın.

“Mahkemeler konuşsun, krallar sessiz kalsın!”

 

*  *  *

Bu gün de o değirmen, bir adalet simgesi;

Olarak o sarayın yanında durmaktadır. 

Adaletin nabzı da ağır aksak tempoyla;

Çalışarak durmadan, yıllarca vurmaktadır

*   *   *

Bununla ilintili, bir başka öykü şöyle;

Onu da anlatayım, sizlere ben neşeyle.

Bin dokuz yüz on yedi, otuz bir aralıkta;

Berlin’de bir otelde, yılbaşı kutlanmakta…

Osmanlı Heyeti de önceden gelmiş, orda.

Görüşmeler yapılmış, bir takım konularda.

Heyetten bir temsilci, geçmişte yaşanan bu;

Olayı anlatınca; “İlginç derler” doğrusu.

Der ki: “Potsdam çok yakın; giderek değirmeni

Ve Sarayı görelim. Öykü cezbetti beni.

Çünkü değirmen, saray, adaletin simgesi…”

Bu gitme teklifine kimsenin çıkmaz sesi.

Yılbaşı şenliğini, bırakıp da Potsdama,

Gitmez heyetten kimse, hiç kimse gitmez ama…

   

Onlar curcuna ile, kutlarken yılbaşını;

Öyküyü anlatan da, alır gider başını.

Adaletin simgesi, Sansosi Sarayıyla;

ve yel değirmenini, güneşiyle, ayıyla…

Yalnız görmeye gider. Peki, kimdir bu kişi?

Zamanla olmayacak, dünyada onun eşi.

Dehasını orda da, gösterir Yüce Paşa;

Türkün kurtarıcısı, Mustafa Kemal Paşa…

muzaffer gŸndoÛar

Saray ve arkasında o meşhur değirmen. Prusya (Eski Almanya)