4 ve 5 Ağustos 2022 tarihlerinde, iki gün üst üste, “Niye bilim ve teknolojinin hiçbir dalında yokuz?”u sorgulamıştım.…

Ve bu yazılarımda; bu konuya kendini adamış bilim adamlarından biri olan Pakistanlı Bilim İnsanı Dr. Faruk Saleem’in; konuya ilişkin yaptığı analizlere yer vermiştim.

Henüz gördüm.

“Vay sen misin bu konulara değinen, vay sen misin bunları dillendiren” demişler.

Yine abuk sabuk eleştiriler, yine tehdit kokan, isimsiz karşıt(!) yazılar!

Şimdi bu durumda, bana; bu eleştiri(!) sahiplerine de (sonuç almayacağımı bile bile) benzeri soruları yöneltmek düşüyor.

… …

Evet, mangalda kül bırakmayan eleştirilerin bay(!) ve bayan(!) sahipleri, sizler;

Bırakın bu ucuz tehditleri de siz söyleyin o zaman; Niye bilim ve teknolojinin hiçbir dalında yokuz?...

Neden kalkınmış tek bir İslam Devleti yok?

Niye fizikte, kimyada, uzay biliminde, tıpta, biyolojide, sosyolojide, psikolojide... teknolojide... ne bileyim... Antropolojide, hayvan biliminde, bitki biliminde... yokuz?

Niye biz Türkler ve de biz Müslümanlar; Batı’lılar gibi, bir şeyler bulup, keşfedip, üretemiyor, insanlığın hizmetine sunamıyoruz?

Niye hep Batılı buluyor, Batılı keşfediyor, Batılı üretiyor da; biz niye sadece ‘hu çekip’, yan gelip yatıyoruz?

Bizim aklımız, izanımız yok mu?

Niye Türkiye’deki bir Türk, bir Müslüman çıkıp da, örneğin bir korona virüs illetine çözüm bulamıyor?

Neden tıbbi ya da teknolojik bir buluşun, “bulanı” olamıyor?

Niye?

Bu denli beyinsiz miyiz biz!?...

Batılı (ve hatta Doğulu) ülkeler, buldukları Korona Aşısını; kendilerinden (ücreti karşılığı) isteyen; biz ve bizim gibi ülkeleri; neden sinek gibi ezilecek ülkeler olarak görüyor?

Paramızla verecekleri aşı için neden kırk dereden su getiriyorlar?

Bu durum benim zoruma gidiyor, sizin gitmiyor mu?

Var mı bir yanıtınız?

!!??...

Yok!...

O zaman ucuz tehditleri bırakıp; “Sahi biz niye bilimin hiçbir dalında yokuz; bizim aklımız, beynimiz yok mu?” diye düşüneceksin…

Araştıracaksın…

Evet… Yok mu bizim aklımız, beynimiz?

Batılı üretiyor, Çin’li, Japon keşfediyor, bulup, buluşturuyor da biz niye fitne fücürden başka bir şey üretemiyoruz

Evet, yanıtınızı bekliyorum.

!!??...

Yok değil mi?

E o zaman niye efeleniyorsunuz bana?

!!??....

Ben yanıtlayayım; aklımız da var, beynimiz de; ama kullanmasını bilmiyoruz.

Daha doğrusu, “nasıl kullanacağımız / nere(ler)de kullanacağımız”, öğretilmiyor bize.

Çünkü aklın kullanılması, malum çevrelerin işine gelmiyor.

İşlerine gelmediği için de “aklın kullanılmasına” izin verilmiyor.

İzin verilmiyor ki; bu gücü elinde bulunduran malum güruh, bizi kullanmaya, sırtımızdan geçinmeye devam etsin.

Bunun için de bizi; aklımızı fikrimizi karıştırarak yönlendirmeye ve yönetmeye devam etmek istiyorlar.

Aklımızı fikrimizi dinle bozdurarak, dinden başka bir şey düşünmememizi sağlamak istiyorlar.

Örnek mi?

İşte örnek.

Yeterince din adamımız var mı?

Var.

Ne açığımız, neye gereksinimiz var?

Bilim adamlarına, bilim insanlarına…

Peki, bunun için neye gereksinimimiz var?

Bilim insanları yetiştirecek okullara.

Peki, bizi yönetenler(!) ne yapıyor?

Her yıl yaptıkları gibi 2022 yılı bütçesi için de; meslek liseleri için 880 milyon TL, fen liseleri için yalnızca 24 milyon TL bütçe ayrılırken; İmam Hatipler için 1 milyar 465 milyon TL kaynak ayrılıyor

Diyanet İşleri Başkanlığı’na da (7 bakanlığın, 13 başkanlığın toplam bütçesinin üzerinde) 16,1 milyar TL tahsis ediyor.

Akılla, mantıkla bağdaşır bir yanı var mı, yapılan bu işin?

… …

Bakın güzel kardeşlerim;

Tanrı'nın insana gönderdiği ya da verdiği en kutsal şey; akıldır, akıl…

Uygar dünyayı yöneten demokrasi, kadın hakları, insan hakları, bilimgüderlik (laiklik), evrensel hukuk, kullandığımız takvimler, organ nakilleri, radyo dalgaları, antibiyotikler, bilgisayarlar, cep telefonları, akıllı konutlar, uzay teknolojisi, uzayda koloniler kurma hazırlıkları ve daha pek çok şey; akılla geldi, akılla kazanıldı; kutsal kitaplarla değil.

Kutsal kitapların yeri ayrı, aklın yeri ayrı.

Tanrı’nın biz kullarına verdiği en kutsal şey akıldır, akıl.

Ulu Tanrı bu aklı bize; ‘hurafeler üretmemiz için değil; aklımızı kullanarak; bugünlerimiz, geleceğimiz, huzurumuz, mutluluğumuz için üretmemiz, büyümemiz, gelişmemiz, kendi kendimize yeter hale gelmemiz için verdi.’

Biz Ulu Tanrı’nın Müslüman kulları bunu hâlâ anlayıp, çözemedik ama Ulu Tanrı’nın Batılı, Doğulu Hıristiyan kulları, Yahudi Kulları, dinsiz Japon kulları bunu anlayıp, çözdü, gereğini yaptı ve refaha erişti.

Şimdi akıllarını kullana kullana buluyor, keşfediyor ve üretiyorlar.

Ürettikleri için de dünyaya hükmediyorlar.

Aklın ve çözümün yolu bir.

Artık bizim de akıllanıp; hurafeler bataklığından kendimizi kurtarmamız ve aklımızı kullanmayı öğrenerek; bulmayı, keşfetmeyi, üretmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Sizce de sağı solu tehdit etmeden önce, bütün bunları düşünmemiz gerekmiyor mu?