Çorum birçok kimsenin, edebiyatçıların, arkeologların çok büyük bir ilgi odağı olmuş , yapılan kazılar sonucunda Hattuşa ve Alacahöyük ile Şapinuva yerleşim yerleri ortaya çıkarılmış... Anadolu’ya ilk yerleşen kavim Hattilerden sonra Hititlerin büyük bir hakimiyet kurdukları ve aşağı yukarı bütün Anadolu’ya yayıldıkları artık biliniyor. (Anadolu Arkeolojisi, Çorum Tarihi)
Yapılan kazılar sonrası Hattuşa’da ve Alacahöyük'te Kültür Müdürü Ahmet Ertekin zamanında iki müze kurulmuş ve bu müzelere Remzi Oğuz Arık ve Zübeyr Koşar adlı arkeologlarımızın da adı verilmiştir.
Bu ören yerlerini çeşitli vesilelerle gidip gezdim.
Alacahöyük sfenskli kapı önünde fotoğraflarımız var.
Bu yerler hep ilgi odağı olmuş, aslında bir ekonomist olan ve bir TV kanalında da uzun süre bir üçlü olarak Prof. Dr. Asaf Savaş Akat , Prof. Dr. Deniz Gökçe ile birlikte Mahfi Eğilmez bir program yapmaktaydı, bu program ilgi ile izleniyordu. Mahfi Eğilmez 'Anittanin Laneti ' adlı bir kitap yazarak oraları anlatmıştır.
Mahfi Eğilmez yine bir programda polisiye roman yazdığını da belirtmişti.
Ünlü romancı Buket Uzuner bir romanında yine buraları anlattı. ' Toprak' adlı romanında Çorum ve çevresindeki ören yerleri söz konusu edilir.
Hattuşa’da kazılar yapan Alman arkeolog Peter Neve ile Çorum il Kültür Müdürlüğü bahçesinde birlikte oldum. Müze Müdürlüğündeki arkeologlar oradaydılar. Kazı sırasında bir esere rastlanmışlar ve bunun sonucunda bir kuzu kestiklerini anlatıyordu.
Hattuşa’da çok önemli bir tapınak vardır. Yazılıkaya. Bu tapınağın çok önemli bir yanı, bir özelliği vardır. Açık tapınak. Oniki Hitit tanrısının duvarda kabartmaları vardır. Bu kabartma, yani rölyefler kimi yerlerde kullanılarak oraya bir dekorasyon malzemesi olarak yapılmıştır.
Yeni yapılan bir turistik otele de bu rölyeflerle farklı bir ambiyans verilmeye çalışılmıştır ve bu otelde zaman zaman görkemli düğünler yapılır. Konaklayanların beğendikleri bir turistik tesistir.
Bu Yazılıkaya denilen tapınakta bir de sunak vardı. Demek ki burada zaman zaman yapılan ayinlerde tanrılara kurban veriliyordu.
Halikarnas Balıkçısı’na göre Anadolu da tanrılara insan kurban vermek gibi bir adet görülmüyor. Diyor ki belki çok eski zamanlarda böyle bir adet vardı. ( Merhaba Anadolu 10. Baskı)
Ama şu bir gerçek ki primitif çağlarda tanrıların öfkesini dindirmek, ya da onlardan bir dilekte bulunmak gibi bir rituel vardı. Bu biliniyor.
Hz.Muhammed (a.s) Medine’ye, daha doğrusu Yesrip'e göç ettikten sonra, bildiğiniz gibi Yesrip daha sonra Medine adını alacak ve ordan büyük bir medeniyetin doğmasına sebep olacaktır.
Medineliler Hz. Muhammed (a.s.) orada iki bayramın kutlandığını öğreniyor. Ne bu bayramlar diye soruyor ve aldığı yanıt karşında Hz. Muhammed (a.s.) Allah (c.c) bunların yerine size iki bayram getirdi diyerek Ramazan ve Kurban Bayramının kutlamasını yapacağız diyor.
Bayram, bir neşe, sevinç getirme günüdür ve öyle de kutlanması gerekir.
Bayram günü ilkin bayram namazı kılınır. Bayram namazı bilinen namazlardan farklı bir şekilde kılınmaktadır.
Yılda iki kez kılındığı için imam namaza başlamadan önce bayram namazının nasıl kılınacağını tarif eder.
Tekbirler vardır.
Daha sonra kurbanlar kesilir. Kurbanı Hz. Peygamber efendimiz kendisi kesmiştir. Şimdi koşullar çok değiştiği için bir çok kimse vekalet veriyor ve orada kesimler yapılıyor. Bir hayır kurumuna bağışlanıyor.
Besin almakta zorlanan ülkeler insanlarına gönderiliyor.
İslam bu kurban işine yepyeni bir anlam getirmiştir.
Kestiğiniz kurbanların etleri ve kanları Allah a ulaşmaz. Allah’a ulaşan sizin takvanızdır. ( Hac Süresi, ayet 37) ' buyurarak bu kurban olayına, edimine yepyeni bir boyut ve kavram getirmiştir. Takva sözcüğü Allah'ın yasak ettiği, haram kıldığı şeylerden sakınmak anlamına gelir.
Kevser Suresindeki 2.ayet : ' Kurban kes.' ayetini İmamı Azam bunu vacip olarak nitelemiştir. Daha sonra yapılan meal tefsirlerde bu ayet daha farklı bir anlam ile ifade edilmiştir. Doğrusunu Allah (c.c) bilir. Kesilen hayvanın etleri 3 parçaya ayrılır. Bunlardan biri yakın komşulara, biri yoksul insanlara biri de evde yemek için alıkonulur.
Bu bayram tatil yapmak gibi bir şeye dönüştü. Oysa ki anne- baba ziyaret edilir, yakınlar aranır bayramlaşılır, küsler barışır. Küslük ne demek? Atalarımız bunu ne güzel anlamışlardır ve bir tecrübeden süzülüp gelen bir sözdür bu. Bir ıslak mendilin kuruyası kadardır küslük .
Kurban, Allah (c.c) ile, tanrı ile bir yakınlık kurmak, kurbiyet sözünden gelen bir ritueldir.
Kurbiyet yakınlık kurmak anlamını taşır.