TİP (Türkiye İşçi Partisi) Hatay’dan milletvekili seçilen Can Atalay’ın başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi “Hak ihlali” kararı vererek Atalay’ın tahliye edilmesini ilgili mahkemeye iletti. Mahkeme ise konuyu Yargıtay’a bıraktı. Yargıtay ise Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyor. Üstelik Anayasa Mahkemesi üyeleri için suç duyurusunda bulunuyor.

Toplumun tüm kesimleri haklı olarak bu konuyu tartışıyor. Köydeki Mehmet Ağa’ya kadar hepimiz neredeyse Anayasayı ihlal maddelerini öğrendik. Buna bir “Hukuk krizi” diyenler var. “Devlet krizi” diyenler var. Hatta “Cumhur ortakları arasında bir itişme, cemaatler, tarikatlar, mafyalar, çeteler arası bir savaş” diyenler de var.

Oysa ülkemizdeki Anayasa Hukuku konusundaki otoritelerin hâkim görüşü, “Bu kriz aşamasını çoktan geçmiş, Anayasanın açıktan ihlalidir. İhlalin son bulması ve Can Atalay’ın hemen meclise dönmesi” yönünde duruş sergilemekteler.

CHP’nin yeni genel başkanı Sayın Özgür Özel’in ihlale karşı tutumu ve TBMM’sinde direniş başlatmaları son derece yerindedir. Kesinlikle anayasadan yana olan toplumun tüm katmanlarından destek bulacaktır. Muhalefetin haklı dik duruşu, üzerindeki ölü toprağını silkelemesi gerekiyor. Zira anayasanın boğazlanması karşısında muhalefet ayağa kalkmayacaksa, sonra da zaten kalkmaya mecali kalmayacaktır.

Derin teorik tartışmalara gerek yok. Anayasanın 153. Maddesi’nin son paragrafı Köylü Mehmet Ağa’nın anlayacağı netlikte; “Anayasa Mahkemesi kararları, Resmi Gazete ’de hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare mahkemelerini, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”

Diğer yandan yine Anayasa’nın 158. Maddesi’nin hükmü ise; “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” Okur, yazarlığı olan her insan bu yazılanları anlar da Yargıtay’ın 3. Ceza Dairesi’nin Sayın hâkimlerinin bilmediği düşünülemez.

Türkiye Barolar Birliği “Bu karar Anayasal düzene karşı açık bir başkaldırıdır” diye ayağa kalkmıştır.

Önceleri sessiz kalıp tepkileri dinleyen Cumhurbaşkanı sonrada Yargıtay 3. Dairesi’ni “Haklı” bulmuş. Tepkilerin yoğunlaşması üzerine ise “Ben hakemim” demeye başlamıştır. Yani “Anayasadan tarafım” demeye dili varmıyor. Kendisini Anayasa’nın da üstünde bir güç olarak görüyor. Oysa kendisi de gücünü anayasadan alıyor. Sayın Özgür Özel’in “Anayasayı tanımazsanız kendi meşruluğunuz da tartışılır” sözü haksız değildir.

Anayasayı tanımayan akıl şimdi de yeni anayasa yapalım demeye başladı. Mevcut “Anayasayı tanımayan saygı da duymayan” zihniyetin getireceği yeni anayasanın hesabını siz yapın.

Yerel seçimlere giderken, halkın ıstıraplarını, pahalılığı, işsizliği, yokluğu yoksulluğu tartışmamız gerekiyordu. Perdenin önünde Filistin’den yana araf gibi gözükürken, arkasında İsrail’le tüm ticari ilişkiler hız kesmeden yürüyor. Yani BOP projesi=Büyük İsrail Projesi saat gibi işliyor. Bunları konuşmamız gerekiyordu.

Çiftçi Kayıt Belgesi (ÇKF) olan emeklilerin sadaka niteliğinde verilen 5000 liralarına el kondu. Tüm bunların üstüne bir şal örttüler. El çabukluğu ile TBMM’den mülkiyet dokunulmazlığı yasasını geçirdiler, şimdi kimsenin mülkiyet hakkı güvende değil. Toplumu birbirine düşürecek Anayasa konusunu gündeme getirdiler.

Bu ortamda her şeye gözlerimizi kapadık. Anayasaya başkaldırıyı tartışıyoruz, zorunlu olarak. Olayı hafif bir şey gibi göstermek için açıktan “yargı krizi” diyorlar. Hayır, ortada bal gibi Anayasanın ihlali ve Anayasaya başkaldırı vardır ve kabul edilemez.

Muhalefet kararlılığını sürdürürse Saray geri adım atmak zorunda. Muhalefet te kararlı tutumunu sonuna kadar sürdürmezse daha sonra zaten muhalefet de olmayacaktır.