Evet, 15 Temmuz darbesi başarılı olsa idi, ne olurdu ya da neler olurdu? Bugün bunu düşünmek bile yeteri kadar ürkütücü...
Parçalanmış bir ordu... Parçalanmış bir toplum... Parçalanmış bir Türkiye...
Yani diyebiliriz ki, 15 Temmuz'da Türkiye büyük bir felaketten döndü!
Çünkü önceki darbe ve müdahaleler, Türkiye'nin Batı'ya eklemlenmesi için restorasyon darbeleri idi.
Ama bu; cumhuriyete itirazın biriktirdiği bir öfkenin, bir nefretin, ete-kemiğe bürünmüş, İslam'ı Küresel güçlerin ve Siyonizm'in hizmetine sunmuş bir cemaatin kalkışması idi. Yani Gülen Cemaati'nin...
Peki, başarılı olabilir miydi? Olamazdı.
Çünkü arkadaki üst akıl başarılı olmasını istemedi. Amaç, cemaatin kontrolden çıkan kadrolarının tasfiyesi, yönünü kuzeye ve doğuya çeviren iktidara haddini bil uyarısı idi. Ama kanlı bir uyarı oldu.
***
Bugün başta AKP olmak üzere tüm siyasetler bir özeleştiri yapmalı ve bu halktan bir özür dilemelidir.
Çünkü 93 yaşındaki Cumhuriyeti, teslim almak isteyen ve "Kâinatın İmamı" denilen bir Mehdi'yi yaratan bu sosyal iklimi oluşturan bunlardır.
Çünkü 93 yıldır bu ülkeyi, laik olmayan bir ülkeye dönüştüren bunlardır.
Ama şu da bilinmelidir ki, özeleştiri bir günah çıkarmak değildir beyler.
Bu ülkenin komutanları da bir özeleştiri yapmalı ve bu toplumdan bir özür dilemelidir.
Çünkü:
-Kara, Hava ve Deniz Harp Okullarında cemaatçi subaylar yetiştirilişini; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları görememişse...
-Harp Akademilerinde cemaatçi kurmaylar yetiştirilişini Genel Kurmay Başkanı görememişse...
-Eğer bu kadrolar, gerçekten göremeyecek kadar bir bakar-körlük yaşıyor ve yaşamışsa...
Özeleştiri ve özür de yetmez beyler. En azından onurlu bir davranış, bu olayların akabinde görevini bırakmak olmalıydı. Hem de birilerinin görevden almasını beklemeden...
***
Ve daha da önemlisi:
-Amacı, anayasada tanımlanan demokratik devletin koruyucusu subayları yetiştirmek olan askeri okullarda, "teokratik" bir devletin koruyucusu olacak subayların yetiştirilişinin askeri ve sivil kadrolarca görülemeyişi...
-Askeri liselerdeki % 70-80 oranında cemaatçi oluşum ve bu oluşumlarla cumhuriyet karşıtı silahlı bir kadronun yetiştirilişi...
-Genelkurmay Başkanının birinci derecede çevresine kadar yerleşen bu cemaatçi kadronun görülemeyişi...
-Darbe öncesi tüm askeri birliklerde ve diğer güvenlik birimlerindeki hareketlenmenin, darbe girişiminin olduğu saatlere kadar fark edilemeyişi...
İstihbarat akımındaki aksamalarla izah edilemez beyler.
***
80'li, 90'lı ve 2000'li yıllarda:,
-Hukuk fakültelerinde cemaatçi yetiştirilişini Adalet Bakanlığı, Barolar, Yüksek Yargı ve genelde tüm siyaset görememiş ise...
-Dershanelerin % 60'ının, dershane yayıncılığının % 80'inin Gülen cemaatinin hem arka bahçesi hem finans merkezi oluşunu, Milli Eğitim Bakanları yıllarca görememiş ya da gördüğü halde susmuş ise...
Bu olgular, siyasi bir aldanmakla ya da siyasi bir körlükle izah edilemez beyler.
Açık konuşmak gerekirse, bu oluşumlara faydacı bir anlayışla göz yumulmuş, bir diğer ifadeyle istemeyerek de olsa yardımcı olunmuştur beyler.
***
Şu son durumda 93 yaşındaki cumhuriyetin yaşadığı ibretlik bir duruma bakın:
-Fethullah Gülen'e bugün şeytan diyenler, bir zamanlar "Hoca Efendi" diyorlardı.
-Bugün kanal kanal gezerek itibar gören ve itirafçı olanlar, bir zamanlar yanında saf tutuyorlardı.
-Bugün deccal diyenler, bir zamanlar "Mehdi" ve "Mesih" olarak bakıyorlardı.
-Ve bugün hasım olanlar bir zamanlar "hısım" oluyorlardı.
İşte şimdi sormak gerekmez mi?
-Bunun için mi 15 Temmuz'un yaşanması gerekiyordu?
-Bunun için mi tanklarla insanların ezilmesi, halkın kurşuna dizilmesi, meclisin bombalanması, yani ülkenin büyük bir tahribat yaşaması gerekiyordu?
-Ve bunun için mi Genel Kurmay Başkanı'nın şafağına silahın dayanması gerekiyordu?
Son söz:
"Bir musibet bin nasihatten iyidir" sözünü bir kez daha hatırlayalım ve de bir musibetten kurtulurken ülkeyi yeni bir musibete mahkûm etmeyelim beyler.