Bazı adamlar vardır, söz gelişi adamdır. Gerçekte halkımızın tabiriyle “delikli kuruş” etmezler. Ya da beş para etmezler. Bu gibi adamlardan münafık olanlar için ayet-i kerimede  “huşubun müsennedetün” (duvara dayanmış kütükler gibidir) (Münafikûn Suresi / 4)] ifadesi kullanılır.

Hilmi Şahballı’ nın son zamanlarda bir parçası dilime dolandı: “Vıttırı Vızzık Adamlar!”

“Adam sandım FOS çıktı”

“Vıttırı vızzık adamlar”

“Temiz sandım boş çıktı”

“Vıttırı vızzık adamlar”

“Boynunda kravatı”

“Sınırsız yatı, katı”

“Kişner küheylan atı”

“Vıttırı vızzık adamlar”

“Yerindedir bakımı”

Yutuyorlar salkımı”

Çakal çukal takımı”

Vıttırı vızzık adamlar

Devam edip gidiyor türkü..

Halk Ozanları böyledir.

Sözü ortaya söyler. Herkes payına düşeni alır.

Onların dizeleri numarasız gözlük camı gibidir. Her takana uyar.

Bu sebeple başları dertten kurtulmaz.

Kendi kendilerine soru sorar, üstüne üstlük bir de cevabı kendileri verirler.

Ne sorduğu soruyu anlarsınız ve ne de verdiği cevabı.

Böyle değilse zaten ham sayılır, olgunlaşmamış bellenirler.

Gönül Coğrafyalarında nice yer altı nehirleri barınır.

Kıyametler kopar oralarda. Volkanlar kaynar.

Derken bir patlak bulur ve lavları gökyüzünü kaplar.

Derler ki bütün bunların müsebbibi ozanlardır. Her şey onlara ihale edilir.

“Alın kellesini!...”

“Atın zindanlara!...”

“Yüzün derisini!...”

Bilirsiniz Vıttırı Vızzıkları…

’Nesimi’nin derisini yüzmüşler. Kadı Burhanettin’i idam etmişler. Sabahattin Ali’yi kurşunlamışlar. Köroğlu’nu fermanlayıp, Ali Kemal’i linçlemişler.

Mehmet Akif’le Nazım, zaten ayrı bir destandır.

Onlar hâlâ Gönül Saraylarımızın başköşesindedirler de… Şahballı’nın Vıttırı Vızzıklarını hatırlayan da bilen de yoktur.

“Vıttırı Vızzık”

deyince, beyninizde kaç tanesinin resmi şekillendi bakalım!

İlk karşılaşmamızda soracağım.

Üç beş.. Her neyse!

“Ohooo… Bizim Vıttırı Vızzıklar saymakla biter mi?”

Sahip olduğumuz pek çok değer ne yazık ki erozyona uğradı. Aslında sahip miydik o da belli değil de! Lafzımızdan eksik etmediklerimiz, icraata gelince ortadan yok oluverdi.

Ne mi mesela?

Sorsan hepimiz dürüstüz, hepimiz ahlaklı, hepimiz onurlu. Peki, kim bunların tersine hareket edenler? Yine bizler.

Piyasada spekülasyon yaratanlar, özel zamanlarda daha fazla türeyen merdiven altı üretimlerle halka bozuk gıda kakalayanlar, memleket aşığıyım diyerek memleketi soyanlar, iyi günde ortada olup zor zamanda yarasa gibi karanlıkta kaybolanlar, koltuk sahibi iken Cuma mesajı yollayıp koltuk kayınca merhabayı bile çok gören vıttırı vızzık adamlar. Tüm bunlar bizim toplumumuzun bireyleri değil mi?

Ben yalancıyım, ben hırsızım, ben sahtekarım, ben dolandırıcıyım, ben ahlaksızın biriyim, ben vatan hainiyim diyen birini gördünüz mü?

Tabi ki hayır..

İhtiyaçtan ya da hal hatır sormak için telefon açtığın birinin telefonunu açmadığına, gördüğü halde geri dönmediğine, yazdığına cevap vermediğine, sorduğun zaman da telefonunun bozuk olduğunu söyleyenlere rastlamıyor muyuz?

İstediğin randevuya cevap bile vermeyen, vermeye tenezzül etmeyen, aramana bir hafta sonra dönen, mazeret için kırk dereden kırk su getirmeye çalışan, bulunduğu makamı üstenci bir mevki haline dönüştüren liyakatli değil ama sadakatli olan yöneticilere denk gelmediniz mi?

Elde ettiği makamın, içinde bulunduğu konjonktürle alakalı olduğunu dahi kabul edemeyen, kerameti kendinden menkul kifayetsiz muhterisleri bilmiyor musunuz sanki?

Velhasıl sahip olduğumuz tüm değerleri ter yüz edip bunu da maharet gibi sırıtarak, yılışarak, alay ederek sana geri döndüren arsızları hepimiz biliyoruz..

Sevgiyle Kalın…