1961 YILI, GÜZ MEVSİMİ.
Ekim ayındayız. Köyde işler oldukça yoğun. Kış hazırlıkları son hızla sürüyor. Millet yazı yaban da arı oğul verircesine, birbirleriyle yarışırcasına çalışıyor. Boş duran yok.
Bendaltı semtindeki 3 dönümlük tarlamızın pancarını söküp Amasya Kayabaşı’na iletiyoruz. Bir yandan meyve-sebze hasadı yapılırken, bir yandan da bağ bozumu başlıyor. Köyde Kovanınönü, Alipaşalar, Kuycak ve Bentaltlarındaki bağlar da yoğun bir çalışma var. Üzümler toplanıyor. Kimi eşeklerin sırtlarında heylerle, kimisi de kağnılarla köye, evlere taşınıyor bağlardaki üzümler. Evlerde pekmez kaynatmak için küre denilen ocaklar kurulmuş. Ocaklara büyük bağ leğenleri yerleştirilmiş. Bir hoş şire kokusu, pekmez kokusu tutmuş köyü. Bir yandan da kışlık ekmek için yıkanan ekinler, eşek sırtlarında değirmenlerin yoluna koyulmuş. Bunca yoğun işten milletin ılıyıp soluyacak hali kalmamış. Alaşafaktan gece yarılarına kadar iş peşindeler.
Ekinler, ya İbek köyündeki Kel Hacı namıyla anılan Hacı Şahin’in (sonradan kayınbabam olacak, eşim Ayşe‘nin babası) ırmağın öte geçesindeki çift taşlı değirmeninde ya da köyün üst başındaki değirmenlerde öğütülecekti.
Bu arada, İstanbul’dan köye gelen bir ceviz tüccarı da babamın konuğu… Bizim evde kalıyor. Köyden topladıkları çuvallar dolusu cevizler bizim evin avlusunda birikiyor; sonra da bu tüccarın adamları tarafından kamyon kamyon İstanbul’a taşınıyordu.
23 Ekim 1961, Pazartesi.
O gün bir kamyon ceviz daha yüklenmişti bizim avludan. Ben de öğretmen olarak atama konusunu öğrenmek için ceviz kamyonuyla Çorum’a ulaşıyorum.
Atama kararnamelerimiz gelmiş. Bu benim için muştulu bir duyum. Ama gel gör ki Milli Eğitim Müdürü Recep Açıkalın yerinde yok. İlgililer Müdür olmadan herhangi bir işlem yapamayacaklarını söylüyorlar. Akşama kadar bekliyor; Müdür gelmediği için, zorunlu olarak köyüm Çıkrık’a dönüyorum.
25 Ekim 1961, Çarşamba.
Pazarcı taşıyan köyün yük kamyonuyla, yeniden Çorum yoluna düşüyorum. Cemilbey köprüsüne beş kilometre kala araba arızalanıyor. Tüm çabalara karşın çalıştırılamıyor. Oradan 5 kilometre yürüyerek Cemilbey yol kavşağına ulaşıyorum. Bir saat kadar araba bekledikten sonra, Cemilbey yönünden gelen bir jeepte yer buluyor, Çorum’a ulaşıyorum.
Milli Eğitim Müdürlüğünden beklediğim duyumu alıyorum. Atamam, Sungurlu ilçesinin Büyükpolatlı Köyü İlkokulu’na yapılmış. İki gün sonra uğrayıp atama kararnamemi almamı söylüyorlar. Akşam sevinçle köye dönüyorum.
26 Ekim 1961, Perşembe.
Akşam ceviz götürmek için köye gelen ceviz tüccarının kamyonuna, önce bizim avludaki ceviz çuvallarını yüklüyoruz. Ardından, komşu Kışlacık köyüne gidip oradaki cevizleri de alarak Çorum’a hareket ediyoruz. Saat 21.30’da Çorum’da inip, gece bir han odasında kalıyorum.
27 Ekim 1961, Cuma.
Sabah heyecanla Milli Eğitim Müdürlüğünün yolunu tutuyorum. Benim gibi birkaç öğretmen arkadaşım daha gelmiş. Saat 10’00 sularında atama kararnamelerimizi veriyorlar. Milli Eğitim Müdürümüz Recep Açıkalın hepimize başarılar diliyor; biz de teşekkür ediyoruz kendilerine. Öğrenciliğimde bir öğretim yılı psikoloji dersimize geldiği için beni tanıyor. Her birimiz, ilimiz ilçelerinin farklı köy okullarına atanmışız. Bizler de başarı dileklerimizle ayrılıyoruz birbirimizden.
Cebimde atama kararnamesiyle, Çorum otogarına inip, bir an önce görev yerim olan Sungurlu ilçesinin Büyükpolatlı köyüne ulaşmak istiyordum. O nedenle zaman yitirmeden Ankara yönüne giden otobüslerden birinde yerimi alıyor, Sungurlu yoluna düşüyorum. Sevinç ve mutluluktan içim içime sığmıyor, uçuyorum sanki. Öylesine heyecanlıyım... Zorlu uğraşılar sonucunda öğretmen olmayı başarmış, göreve başlıyordum işte. Bunun sözle anlatılması olanaksız. Ancak yaşanması gerekirdi.
(SÜRECEK)