Beklediğim sonuçtu.

Hiç şaşırmadım.

Bu coğrafya, böyle bir coğrafya.

Bu ülke de böyle bir ülke.

Bu ülkenin halkı, çıkarının nerede başlayıp, nerede bittiğini bil(e)meyen bir halk.

Söylenecek özet tümce şu “Cehalet, Türk Ulusundan intikam almaya devam ediyor…”

Nokta.

*    *    *

Yıl 2023.

Gelişmiş ülkeler Uzay Çağında.

Biz de diğer Ortadoğu Ülkeleriyle birlikte (hâlâ) ilkelliğin doruğundayız.

Gelişmiş ülkeler uzayda cirit atarken, biz de diğer Ortadoğu Ülkeleriyle birlikte tarla tapanda, çöllerde cirit atıyor, yerlerde sürünüyoruz.

Neden?

Çünkü genel eğitim durumumuz anca buna müsait.

Bu ülkenin kaderini yıllardır oylarıyla belirleyen kitlenin eğitim ve kültür durumu belli.

Şaşılacak hiçbir şey yok.

*    *    *

Çok sık dillendirir, çok sık yazarım.

Bugünlerin temelini 1945 yılında İsmet İnönü attı.

Eğitim sistemi henüz oturmamış bir ülkeyi, zamanından çok önce “ÇOK PARTİLİ SİSTEME” geçirdi.

Sonuç bu.

*    *    *

Şimdi soru şu; “Bundan sonra ne olacak?”

Öyle ya; tüm fabrika ayarları bozulmuş, kasaları tam takır bırakılmış bir ülke…

Bankalar iflasın eşiğinde.

Kendi ülkemiz vatandaşının karnını doyuramazken; 15 milyon sığınmacı asalak elimize avucumuza bakıyor.

Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte, Kuzey Suriye’de bayram yapıldığına göre, Kuzey Suriye’den gelecek daha pek çok mülteci var.

Ülkenin tüm ihaleleri beşli çetenin elinde.

Uyuşturucu mafyaları yurdun dört bir yanında.

Gençlik, mafyanın cenderesinde.

Yanılıyor olmak en büyük dileğim ama hiç iyi günler beklemiyor ülkemizi.

Bundan sonra ne olacak, yaşayıp göreceğiz.

Hoş eğitim olmayınca, yaşansa da görülmüyor.

Ama Avrupa görüyor.

Bakın Avrupa Basını neler yazıyor.

* Hollanda Basını; “Türkiye iflas etti fakat bunu tek bilmeyen Türk halkı…”

* Rus Basını; “Türkiye’nin iflası Avrupa’yı da vuracak…”

* İsviçre Basını; “Türkiye’nin iflası artık kaçınılmaz…”

* ABD merkezli Newsweek Dergisi; "Türkiye'deki seçimleri Putin kazandı…"

*    *    *

Zülfü Livaneli yazmış.

Diyor ki;

“...Sorun, onun gitmesiyle bitmeyecekti ki.

Çünkü sorun O değil.

Sorun O’na üst üste dokuz seçim kazandıran, yüzlerce yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır.

Daha doğrusu halkın bir bölümüdür.

Bu halk yığınının Anadolu Müslümanlığıyla, gelenekle, ahlakla, haram helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur.

Köyden kente göçle başlayan ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, vahşi birer yaratık haline gelmiş, talandan yalandan pay kapmaya çalışan ve literatürde lümpen proletarya olarak tanımlanmış olan kitledir bu.

AKP’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak da doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir.

Ama bu kitlenin genel karakteristiği budur.

Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi. Güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, Anadolu’nun eşsiz güzellikteki şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan Ben de isterem!saldırganlığına kaptırdı kendini.

Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu.

Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı.

Bunun adına ‘’muhafazakarlık’’ denilebilir mi?

Elbette denilemez.

Aşağı yukarı sayıları kırk milyon dolayında tahmin edilen bu kitle Itri, Mimar Sinan estetiğine de sahip değildir.

Anadolu’da yüzyıllarca aydınlık bir nehir gibi akmış olan Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu temizliğinde de değildir.

Dolayısıyla bu kesim muhafazakâr değil, eğitimsizliğin doğurduğu, ahlak ölçülerinden yoksun yeni bir oluşumdur.

Lafı uzatmadan söyleyeyim.

Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür, temizlik ve zarafet simgesi Mustafa Kemal Atatürk; kanıyla canıyla savunduğu lider tipi ise Erdoğan tipi liderdir.

Kimse kendini aldatmasın.

Sayıları çok kalabalık olan bu kesim, ne olursa olsun, hangi skandal patlarsa patlasın sonuna kadar bu lider tipini destekleyecektir.

Hatta Erdoğan siyasi ömrünü tamamlasa da ona benzeyen başka bir lider bulmakta gecikmeyecektir.

Çünkü Türkiye’nin çürüyen kesimi, bu bozulmayı önce müzikle, sonra hayatımızın her alanına egemen olan lümpenleşme ve arabeskleşmeyle ifade etmeye devam ediyor.

Gafil aydınlardan (!) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor.

Bu manzaraya, lümpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık.

Erdoğan bu kitlenin lideridir ve onun yokluğunda yeni bir lider bulacaklarına da hiçbir kuşku yoktur.

Mustafa Kemal aydınlığını savunan kitleler birleşene ve kendi aralarındaki çelişkileri gidererek, evrensel değerleri savunan bir Türkiye kültürü yaratana kadar bu acılar ve bu sıkıntılar devam edecektir.”

*    *    *

Zülfü Livaneli’nin yukarıdaki görüş ve düşüncelerine katılamamak mümkün değil elbette.

Aynı görüş ve düşünceleri yıllardır ben de dillendirdim durdum.

İçinde bulunduğumuz tüm açmazlar; bir eğitim ve kültür sorunu.

Daha açık bir ifadeyle eğitimsizlik ve kültürsüzlük sorunu.

Eğitim yoksunu bir toplumuz.

Ülkenin dört bir yanını hiçbir şey üretmeden yaşayan tarikatlar, cemaatler sardı.

Sayıları giderek artarak devam edecek

Gelişmiş ülkeler uzayda koloniler kuracak, biz de yaşadığımız her bir yeri betonlaştırarak koloniler kuracağız.

Cehalet de bizden intikam almaya devam edecek.

Artık söylemekten, anlatmaktan yorulduk, helak olduk.

Bir devlet, vergi ile büyüyüp, kalkınmaz.

Kuru dualarla hiç büyümez.

Devletler ancak ve ancak üretimle büyür.

İcraatla büyür.

Sanayi ile büyür.

Teknoloji ile büyür.

EĞİTİMLE BÜYÜR.

Tek Yüzükle Gelen Adam’ın İktidarı, bütün bunları bilmez mi?

Elbette bilir.

Bilir bilmesine de; kendisini 21 yıldır iktidarda tutan ve yeniden iktidara taşıyan böyle bir halkın eğitilmesini sağlayıp, gözünü açmak ister mi?