Osmanlı Devleti’nin kudretli padişahı Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı.

Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri fark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebî üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı.

Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olan Sultan Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasına döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanunî’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanunî hocasına şöyle sormuştu:

“Meyve ağaçlarını sarınca karınca

Günah var mı karıncayı kırınca?”

Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu:

“Yarın Hakk’ın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca.”

*

Gençliğimizde buna benzer kıssaları sık sık dinler, birbirimize anlatır, devlet yönetiminde söz sahibi olduğumuzda kıssalarda anlatılan adaleti gerçekleştireceğimiz günlerin hayalini kurardık. Peki ne oldu?

Başka bir kıssa ile anlatayım;

ORMANLAR KRALI

ASLANIN ADALETİ

Kurt, tilki ve aslan birlikte avlanmaya çıkarlar. Bir yaban öküzü, bir keçi, bir tavşan avlarlar. Aslan kurttan avı paylaştırmasını ister. Kurt, öküzü aslana, keçiyi kendisine, tavşanı tilkiye pay eder.

Aslan:

“Küstah!.. Bu nasıl bölüştürme böyle, ormanın kralı buradayken sana hisse düşer mi?” der ve onu parçalar.

Aslan bu defa tilkiye paylaştırma yapmasını söyler. Tilki:

“Ey şahlar şahı! Tavşanı kahvaltıda yersiniz, öğle yemeğinde bir keçi yahnisi sizin için iyi olacaktır. Akşama ise öküzü afiyetle yersiniz!”

Aslan “bu adil paylaştırmayı nereden öğrendin dostum?” diye sorar.

Tilki, parçalanmış kurda bakarak cevap verir: “Bu küstah kulunuzdan efendim!

*

Gücü ele geçirenler genellikle güç zehirlenmesine maruz kalırlar. Zayıfken kendilerine hak gördükleri şeyleri güçlendikten sonra zayıflardan esirgerler.

Bu gerçek, kitaplarda biz gençken de yazıyordu. Ama biz, bizim farklı olacağımızı hayal ediyorduk. Hayallerle gerçeklerin farklı olduğunu yaşayarak, pahalıya öğrendik maalesef.

Ben şahsım adına bir şey yapamadığım için, çığlıklarım sessiz kaldığı için, sadece Filistin yürüyüşlerinin ötesine geçilmediği için, evladım yatağında rahat uyurken onlarca bebeğin ölümüne seyirci kaldığım için, yediğim ekmekten içtiğim sudan utandığım için, Gazzeli annelerden, katledilen bebeklerden ve çocuklardan özür diliyorum..

Sevgiyle Kalın..