ÇİVİ KOYMAK

Bizim Nasrettin Hoca

oğlunu evlendirmek;

İstemektedir onun

mürüvvetini görmek.

Eşi de bu konuda

sıkıştırır Hoca’yı;

Der ki: “Evlendirelim

ay aşmadan bacayı.”

Düğünü yapmak için,

elde parası yoktur;

Tek çözüm evi satmak,

başka çaresi yoktur.

Harman sonu mahsulü

paraya çevirince;

Evi geri almaktır,

eli para görünce.

Bu amaçla bir plan

tasarlar kafasında;

Evin üst katındaki

sofanın ortasında…

Ana direk üstüne

çakılmış kalın, iri;

Bir çivi bulunmakta,

onun adı eğseri.

Alıcı olanlardan

anlaşır birisiyle;

“Evi satarım”; der ya:

“Eğseri çivisiyle…

Benim çok işim olur,

onu size satamam;

O bende kalacaktır.”

Alıcı der ki: “Tamam.”

Alıcı, Hoca’nın bir

şakası sanır bunu;

Bilmez Hoca’nın zeki

ve kurnaz olduğunu.

Hoca düğünü yapar,

oğlunu başgöz eder;

Mahsulünü kaldırır,

hiç kalmaz tasa, keder.

Evi geri almaya

gelmiştir artık sıra;

Nazıl olsa hazırdır

bu işe artık para.

Evi alanın eşi,

özenir titizliğe;

Düzenli, tertiplidir,

düşkündür temizliğe.

Hoca bir gün elinde

manda işkembesiyle;

Varır, çalar kapıyı

o davudi sesiyle.

Der ki: “Hanım hamamda,

bunu benim çiviye;

Asıver, İmad Molla

gelecek götürmeye.

Kadın homurdanarak

ve hem de tiksinerek;

Alır asar çiviye,

ardından edinerek.

Hoca birkaç gün sonra,

suları aka aka;

Üç torba yoğurt ile

kapıdadır, tak taka.

Aynı bahanelerle

kadına verir yine;

Sığır kellesi, paça

getirir evlerine.

Kısacası kadını

canından bezdirir o;

Evi geri almayı

böylece sezdirir o.

En sonunda kadının

kocası gelir ona;

Çünkü pişman olmuştur

o evi aldığına.

“Aman hocam! Kırk yıllık

yuvam yıkılacaktır!

Direkteki o çivi

bağrımızda bıçaktır.

Belli ki sen evini

geri almak istersin;

Paramı ver, evi al;

bu teklife ne dersin?

Ben faiz istemeyim,

sen de isteme kira;

Böylece ödeşelim,

sorun olmasın para.”

Hoca’nın isteği bu,

daha ne isteyecek?

“Tamam!” demiş teklife,

“Başka yoktur diyecek.”

(SÜRECEK)