İstanbul Ümraniye'de motosiklet hırsızlığı şüphelisini yakalamaya çalışırken çıkan arbedede silahlı saldırıya uğrayan Polis Memuru Şeyda Yılmaz (27) şehit düştü. Görevinde daha çok yeni, meslektaşı polis memuru ile yeni evli, genç ve masum oluşuna, görevi anında şehit olmasına kadar, ne yandan baksak, bir insan olarak üzülmemek elde değil. Çok yazık oldu.

Katil 19 yaşında bir şehir eşkıyası, sokak çetesi maganda. Suç dosyası hayli kabarık. 26 ayrı suç var dosyasında, hırsızlık, gasp, cinsel taciz, istismar, tecavüz, yağma…dosyasında yok yok. Bu yaşta bir insanın bu kadar suç dosyasının kabarık olması ve dışarıda olması düşündürücü değil mi?

Narin çocuğun katliamını daha aydınlatamamışken, acısı taze olarak kamuoyunun gündeminde iken, yine Sıla Bebek olayı ve genç bir kadın polisin şehit olması toplumu üzüntüye boğmuştur. Beraberinde de “Nedir bu? Ne oluyor, şiddet toplumu mu oluyoruz?” sorusunu birlikte getirmiştir.

Hangi olayı ele alsak içler acısı, tutacak bir yanı yok. Doğal olarak düşünmek gerekiyor. Bu sıklıkta şiddet olayları neden oluyor. Bunun sosyolojik, psikolojik, toplumsal bir alt yapısı yok mu? En uygar ülkelerde de bu ve benzeri olaylar oluyor. Sıfıra indirmek mümkün değil, ancak minimum düzeye düşürmek olası. Uygar ülkelerle ülkemizi kıyasladığımızda bu farkı açıkça görmek mümkündür.

Ülkenin uygarlaşması ve eğitimi ile suç olaylarındaki artış doğru orantılıdır. Yunus Emre Geçti bu iktidar döneminde doğmuş büyümüş, 26 suç işlemiş, 27. suçunda da katil olmuştur. Aşk, sevgi ve iyilik çağlayanı Yunus Emre’nin adı ne yazık ki bir katile hiç yakışmıyor. Belli ki ana, baba güzel duygularla niyet etmiş, ancak ortaya bir canavar çıkmış.

Bu iktidarın bir rektör yardımcısı profesörü; “Ben cahilin ferasetine güvenirim, okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” diyordu. Bu sözünden sonra ödül aldı ve YÖK denetleme kurulu üyeliğine atandı. “Dindar nesil yetiştiriyoruz” deniyordu. Oysa; “Bu cahiller bir gün büyür ejderha olur, bizim de başımızı yer” denmedi. 19 yaşında bir çocuktan bir canavar nasıl yetişti? Sormak lazım.

Sokak röportajında bir kadın; “Biz artık bu iktidar sayesinde doktor da dövebiliyoruz” diyor. Doktor döğer, öğretmen döğer, memur döğer, sonra da polis öldürür. Bir önceki yazımda okul müdürünün estirdiği şiddet olayına değinmiş ve demiştim ki; “Sen bugün öğrenciyi döversen yarın o da komutan olur, polis olur seni döver”. Yani şiddet şiddeti doğurur. Şiddeti önlemenin birinci yolu eğitim. Çocuklar için şiddeti özendiren tabancalı, silahlı oyuncakları yasaklamak gerekir. Şiddet içeren film ve oyunlara denetim getirmek gerekir.

Diğer yandan uyuşturucu varoşlarda en ücra köşelere kadar girdi. İki şeye dikkat çekmek istiyorum. Narin çocuğun öz abisi katil zanlısı Enes için annesi; “Madde alıyordu” dedi. Yine polis öldüren katilin annesi, uyuşturucuya dikkat çekiyor ve “Yasaklanmasını” istiyor. Aslında ve zaten sözde yasak. İki anne de uyuşturucuya dikkat çekiyor. Son dönemde uyuşturucunun, neredeyse ilkokul düzeyine düştüğü kesin.

Bir eski İçişleri Bakanı’nın polis katili ile resimleri ortaya çıktı. Ne garip aynı içişleri bakanının bütün kötülük sahipleri ile fotoğrafı ortaya çıkıyor. Bu kötülük mensupları içişleri bakanının koltuğunun altına kadar nasıl sokulabiliyorlar.? AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, narini katledenler için “Aile bizim dostumuz, bilip söylemediklerimiz var” diyor. Haliyle de katil bir türlü bulunamıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına rağmen Can Atalay ve Osman Kavala…hapiste tutulurken 26 suçtan sabıkalı kişi dışarıda ve polis öldürüyor.

Çağdaş eğitime geçmeden, uyuşturucunun kökünü kazımadan, suçluları ayırma kayırma davranışından vaz geçmeden, şiddet sarmalından çıkma olanağımız var mı?