Çok fazla geriye gitmeye gerek yok, orta yaşta olanlar bile hatırlar. Eskiden yediğimiz bir şeyi söylemek zorunda kaldığımızda söze “ayıptır söylemesi” diye başlardık değil mi? Çünkü yediğini söylemek, hele hele yediklerinle övünmek ayıp sayılır, söyleyen de ayıplanırdı. Karnımız tokken bir sofraya denk gelip de ”Ne yedin de sofraya oturmuyorsun? Gel, iki lokma da sen ye!" diye ısrarla sofraya davet edildiğimizde bile yediğimiz şey baklava börek bile olsa "Yedim işte bir şeyler, size afiyet olsun!" deyip geçiştirirdik.
Hatta hatta bizim evde iyi bir şey pişmişse, kokusunun komşu evlere de gittiğini varsayarak bir tabak da onlara göndermezsek yediğimiz içimize sinmezdi. Hangi evde kış ekmeği yapılıyorsa, öğle vakti oldu mu neredeyse bütün mahalleye yağlanmış bazlamalar giderdi. Bağ bozumunda getirilen üzüm tabak tabak evlere dağıtılır, pekmez kaynatılınca bu kez de pekmez servis edilirdi. Aynı gelenek, meyveler toplandığında ya da ceviz silkildiğinde de geçerliydi.
Çocukluğunuzu hatırlayın. Sokakta oyun oynarken canınız elma çektiğinde eve gidip yalnızca kendiniz için mi elma isterdiniz, yoksa oynayan tüm çocuklar için mi? Hatta siz sadece kendiniz için isteseniz bile anneniz elmayı tek size değil, sokaktaki çocuk sayısına göre verirdi.
Şu sosyal medya denilen meret çıkalı beri ne yazık ki bu görgümüzü de unutur olduk. Zaman her şeyi değiştirdiği gibi bizim bu güzel geleneğimizi de değiştirip unutturdu. Öyle bir bencilleşip kabuğumuza çekildik ki, dünya yıkılsa umurumuzda değil. Bize bir şey olmasın da gerisi ne olursa olsun bizi ilgilendirmiyor.
En kötüsü de ne biliyor musunuz? O, ayıp olmasın diye gizliden yenen yiyecekler artık dalga dalga facebooklarda, instagramda, WhatsAppda, ne bileyim paylaşım yapılabilen her ortamda yayınlanıp burnumuzun dibine sokuluyor ve “Ey millet, bakın biz bugün neler neler yiyoruz, herkes görsün de hem yalanıp dursun, hem de kıskançlıktan çatır çatır çatlasın.” mesajı veriliyor.
Ne kadar ayıp ve de günah değil mi? Senin ne yediğinden bana ne kardeşim! Boy boy fotoğrafını çekip paylaşarak yediklerini benim gözüme sokmanın ne âlemi var? Ne zıkkımlanırsan zıkkımlan, bunu herkese göstermek zorunda mısın? Bu kadar görgüsüzlük de fazla artık.
Peki, suç sadece bu tür paylaşım yapan görgüsüzlerde mi? İkinci bir ayıp da o görgüsüzün yaptığı paylaşımın altındaki yorum bölümünde ortaya çıkıyor. Yapılan paylaşımı beğenmeler, “Çok nefis, afiyet olsun.” yorumları, “Hani bize?” ya da “Bensiz boğazınızdan nasıl geçiyor?” dokundurmaları o kişinin yaptığını onayladığımızı göstermiyor mu? Böylece de o kişiyi yeni paylaşımlar yapması için cesaretlendirmiş olmuyor muyuz?
Bir de işin kolayına kaçıp bütün suçu teknolojik olanakların gelişmesine yüklüyoruz. Oysa her şey bizim parmaklarımıza bağlı. Onu yönlendiren ve toplum için yararlı ya da zararlı hale getiren biziz. Yaptığımız paylaşımlar da bir bakıma bizim aynamız. Yani, biz ne isek onu paylaşıyoruz.
Başka söze gerek var mı?
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Gösteriş ve şatafat cahillikten kaynaklanan aşağılık kompleksini örtme çabasıdır. İlber Ortaylı
· Bütün mesele, iyi ve büyük görünmek değil, gerçekten iyi ve büyük olmaktır. Beet-hoven
· Altın gem, atı daha iyi yapmaz. ATASÖZÜ
· Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir. KonfÜçyUs
· İmaj bir şeydir ve insanoğlu olmak başka bir şey. Bir imaja uygun yaşamak çok zordur. Elvis Presley
· Doğan görünümlü şahin devri bitti. Artık insan görünümlü çakalların devrindeyiz!