Ulu bir ağacın gölgesinde felsefe kitabı okuyor adamın biri.

O güne değin hiç duymadığı, hiç karşılaşmadığı kavramlar, o kavramların yarattığı sorular, sorular, sorular...

Adamın kafası iyiden iyiye karışıyor.

Başını kaldırıp ağaca bakıyor.

“Ne bu ya!” diyor. “Ne bu? Keşke ağaç olsaydım da hiç düşünmeden yaşasaydım…”

O an gölgesinde oturduğu ulu ağaç dile geliyor.

“Ben belki düşün(e)müyorum ama senin gibi düşündüğünü sanan insanlara o kadar çok ders verebilirim ki…” diyor.

Şaşkınlıktan ve heyecandan dili tutulan adam kekeleyerek; “Seni dinlemek isterim…” diyor.

Ağaç konuşmaya başlıyor.

“Önce at elindeki o felsefe kitabını…Sana şimdi on tane yaşam dersi vereceğim, iyi dinle beni…” diyor.

Adamcağızın dili tümden tutuluyor. Ağzından zar zor belli belirsiz “Evet…dinliyorum” sözcükleri dökülüyor.

Ulu ağaç şöyle bir salınıyor.

“Dinle o zaman…” diyor ve yaşam dersine başlıyor.

* Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Yaşam öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki; ‘Yaşlı köpeğe yeni oyunlar, yaşlı kurda yol öğretilmez.’

* Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için sendelememeye, düşmemeye dikkat etmek gerekir. Güçlüyken senin gölgene sığınanlar düşerken baltasını kapıp, sana koşarlar.

* Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizden gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince benzeyen beyaz taştır.

* Ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişir. İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren de yaşamın zorluklarıdır.

Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler de büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar.

Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir.

Siz de karşılaştığınız engelleri fırsat bilmeli, o engelleri aşmayı öğrene öğrene güçlenmelisiniz.

* Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız.

Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi?

Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır.

Sizin de tarihiniz olmazsa, geleceğiniz nasıl olur? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız geleceğinizi nasıl inşa edebilirsiniz?

* Ağaç yapraklarıyla gürler.

Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için çevrenizle sosyal ilişkileriniz çok ama çok önemlidir.

* Hiçbir ağaç, acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar, görevlerini, sessizce ve sabırla yaparlar.

Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.

* Meyveli ağaç taşlanır. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar ise kimsenin umurunda olmaz.

O nedenle başarılı insanlar, atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.

* Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür.

İnsanoğlunun yetenekleri de böyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.

* Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın.

Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. “Her şey bir ağacı sevmekle başlar.” Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.

* * *

Adam ağaca bakıyor, bakıyor, bakıyor…

“ODUN OLAN AĞAÇ DEĞİL, BENMİŞİM MEĞER…” deyip, yürüyüp gidiyor.