Ülkemizde son günlerde yaşanan gerilimli ortamın, bu ortamı yaratanlar tarafından bu uygulamaların ülkenin geleceğini kararttığının farkında olup olmadıklarını doğrusu çok merak ediyorum. Bu uygulamalar insanlar arasındaki birlik ve beraberliği zayıflattığı gibi, ekonomide de büyük hasarlara yol açmaktadır.

Dışa karşı güçlü olabilmek için içerde güçlü olmalıyız. İçerde güçlü olmak için de bir birlik ve beraberliği sağlayacak, hiç kimseyi ayırmayan tarafsız ve adil bir yönetim olmalıdır. İnsanlarımızı ötekileştirici, kırıcı ve incitici dilden vazgeçmeliyiz. Hak, hukuk ve adalet herkese eşit uygulanmalı ve senden benden ayrımı yapılmamalıdır.

Ekonomiye gelince, hukuk ekmektir sözünü unutmamalıyız. Bir ülkenin ekonomik gelişmesi, o ülkede uygulanan demokrasi seviyesi ile doğru orantılıdır. Yani demokrasinin standartları yüksek ise, o ülkenin ekonomisi de gelişmiş oluyor.

Bu konularda 14. yüzyılda yaşamış tarihçi, sosyolog, siyasetçi ve devlet adamı İbn- i Haldun'un Mukaddime adlı eserinde yararlanacağımız çok önemli bilgiler ve tavsiyeler vardır.

İbn-i Haldun'a göre devletleri hayatlarında beş dönem vardır.

Birinci dönem, "zafer ve kuruluş..."

İkinci dönem, "otorite ve yükseliş..."

Üçüncü dönem, "refah ve ümran..."

Dördüncü dönem, "kaskat ve duraklama..."

Beşinci dönem, "israf, bozulma ve yıkılma..." dönemidir. Bu dönem sefahat, şehvet ve hırsların egemen olduğu, devletlerin yıkılmaya ve çökmeye başladığı zaman dilimidir.

İbn-i Haldun; debdebeli törenlerin, üniforma, nişan ve diğer protokollerin artmasının bu kopuşu derinleştirdiğini ifade eder.

Devlet idarecileri protokoller vasıtası ile halktan farklı olduklarını göstermeye başlarlar.

Zülüm, angarya, israf, lüksün yaygınlaşması uygarlıkların çöküşüne sebep olur.

İbn-i Haldun, "Bir devlette tek adam iktidarının nimet ve refah araçlarını tükettiğini, bunun ihtiyarlık çağının alameti olduğunu" ifade eder.

Böyle zamanlarda israf artar, maaşlar yetmez, devlet hazinesi giderleri karşılamaz duruma gelir ve açık verir.

Bir devletin yıkılmaya başladığının en önemli alameti ise vergilerin, devlet harcamalarını karşılayamamasıdır.

Devlet, açığı karşılamak için çeşitli isimlerde yeni vergiler koyar veya vergi oranlarını artırır.

Fakat ne yapılırsa yapılsın lüks ve israf azaltılamazsa masraflar artmaya devam eder.

İbn-i Haldun'un bu görüşleri bize bir şeyler çağrıştırıyor mu? Bu görüşler tarih boyunca birçok devlet adamına referans kaynağı olmuştur.

Bir an önce bu gerilim politikasından çıkmalıyız. Bu gerilim politikası devam ederse, bunun doğuracağı sonuç ülkemizin Ortadoğulaşmasıdır. Yani bu politika ülkemizi bir Ortadoğu ülkesi yapar.

Kişisel hırslarımız, kişisel çıkarlarımız ve parti çıkarları için bu güzel ülkeye yazık etmeyelim. Ortak değerlerimizde ve asgari müştereklerde uzlaşarak çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceklerini karartmayalım.

Hacı Bektaş Veli şu sözleri belki de bu günler için söylemiş. Şöyle diyor Hacı Bektaş Veli:

Sevgi varken nefret niye,

Barış varken savaş niye,

Kardeşlik varken didişmek niye,

Hoşgörü varken bağnazlık niye,

Özgürlük varken tutsaklık niye,

Adalet varken haksızlık niye.