Bu iki kolordunun doğrudan doğruya benim emir ve komutam altında olmasından fazla bir yetkim vardı ki,
Müfettişlik yetkisi civarındaki askeri birliklere dâhi tebligat yapabilecektim.
Keza bölgemde bulunan ve bölgeme komşu olan vilayetlere de tebligatta bulunabilecektim.
Bu yetkiye göre,
Ankara’da bulunan 20. Kolordu ve buna bağlı olduğu müfettişlikle,
Ve Diyarbakır’daki kolorduyla,
Ve bütün Anadolu sivil idare amirleriyle haberleşme ve temasta bulunabilecektim.
Bu geniş yetkinin,
Beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından,
Bana verildiği size garip görünebilir.
Derhal ifade etmeliyim ki,
Bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler.
Ne pahasına olursa olsun,
Benim İstanbul’dan uzaklaşmamı arzu edenler buldukları sebep,
“Samsun ve dolaylarındaki asayişsizliği yerinde görüp,
Tedbir almak için Samsun’a kadar gitmek” idi.
Ben bu vazifenin yerine getirilmesinin,
Bir makam ve yetki sahibi olmaya,
Bağlı bulunduğunu ileri sürdüm.
Bunda hiçbir mahsur görmediler.
O tarihte Genel Kurmay’da bulunan,
Ve benim maksadımı bir dereceye kadar sezen kimselerle görüştüm.
Müfettişlik vazifesini buldular,
Ve yetki meselesiyle ilgili talimatı da ben kendim yazdırdım.
Hatta Harbiye Nazırı (Milli savunma Bakanı) olan,
Şakir Paşa,
Bu talimatı okuduktan sonra imzada tereddüt etmiş,
Anlaşılır anlaşılmaz bir tarzda mührünü basmıştır. (…) (1000 Temel Eser. NUTUK. Milli Eğitim Bakanlığı. S: 11-12. 1973. İstanbul)
Hatta Şakir Paşa bu mühür basma şeklini Mustafa Kemal ile konuşmuş,
Ve gelecekte,
-Bir gün hesap soran olursa,
-Benim haberim yoktu,
-Mustafa Kemal masamdaki mührü alıp kendiliğinden basmıştır, diye de söylemiştir.
Ama bir gün de Mustafa Kemal’e;
-BİR ŞEY Mİ YAPACAKSIN?
Diyenlere cevap olarak da EVET diyebilmiştir.
09.09.2022 - Ankara