BÖLÜŞÜM VE PAYLAŞIMDA EN ŞEREFLİ DAVRANIŞ

İslam tarihi bölüşüm ve paylaşım hususunda şeref levhaları ile doludur. Kendileri aç iken ekmeğini, suyunu, giysisini, evini paylaşan asil insan örnekleri ile doludur. Bazı kardeşlerimizden şunu söyleyenler vardır: bu günki hocalar 1500 sene önceki olayları baz alarak o günleri bugünlerle kıyas ederek bu güne o günü aktarırken hep sahabilerden bahsediyorlar. O günün  sosyal ekonomik, siyasi imkanları arzu ve istekleri aynı mı ki o günün olaylarını aktarıyorlar, diyorlar. Tabi ki bu düşüncenin haklı olumlu tarafları vardır. Bu durumda olayın günümüze aktarımı, adaptasyonu bugünle uyumla anltılması ve anlaşılır olması şarttır. Yoksa bu dönemde önemli kutsal davranışların anlatımı cahilane bir tabirle hikayeden öte geçmez, anlayışa ve anlatıma bağlıdır.

Örneğin; ayetlerle sabit olan insan suresi 7-8-9-10-11... ayetleri Hz. Ali ve Hz. Fatıma hakkında olduğunu büyük müfesserler anlatmışlar. Buna hikaye denilemez ki. Bu ve benzeri olayların inkarları mümkün değildir. Hele hele bu olayları R.SAV. ve onun kutlu sahabileri yaşamış ve bildirmişlerse bunlar o zaman en muteberleridir. Şimdi sunacağım olay bunlardan birisidir:

Asrı saadette cereyan en büyük savaşlardan birisi olan Yermük Savaşı. Müslümanlarla Bizanslılar arasında Hz. Ömer’in hilafetinde ve Kudüs’ün fethi. İslam orduları komutan Halit B. Velit, Haçlı Bizans ordusu koutanı Teodoras. Bizans orduları 100 bin, İslam ordusu 46 bin olduğu yazılıdır. R.SAV. efendimizin ünlü sahabilerinden büyük inkarcı Utbe b. Rebia’nın oğlu Hz. Hamza’nın Uhut’ta ciğerini yiyen Ebu Süfyan’ın karısı Hind’in kardeşidir. Katıksız müslümandır. R.SAV.in de sır dostudur. Bu derece kutlu bir sahabidir. Babası kafir, oğlu yürekten müslümandır. Böyle insanlar bugün de yok, varsa da bilinmiyor. Bu mübarek zat, R.A. bildiriyor; Yermük harbi çetin bir savaştır. Harp öncesi amca oğlu kardeşim ile anlaştık. Savaşın sonunda ikimizden birimiz sağ kalırsak cesetlerimizni çölde kuşa kurda yem olmaması için takip edelim. Cesetlerimizi defnedelim, diye anlaştık. Bu amaçla savaş sonu amcam oğlunu aramak için şehit olan cesetlerin içine daldım ki şehit cesetlerinden adım atılmıyordu. Eğer henüz ölmemişlerse de onlara çölde bir yudum su vermek için mataramı doldurdum ve onu aramaya başladım ve ölmek üzere iken buldum. Ağır yaralıydı. Öldü ölecekken suyu ağzına uzattım. Ağzını açtı, tam suyu ağzına dökecekken hemen yanında yaralı birisi su-su diye inliyordu. (Yaralı insan çok susarmış ki, bu ölüm haberi demektir.) Amcamın oğlu işaret etti, suyu o inleyene götür demek istedi. Suyu o inleyene götürdüm. Tam suyu ağzına bir damla dökmeden yanında birisi, baktım ki Hişam b. A.S. ona suyu verirken, Hişam b. A.S. suyu diğer inleyene götürmemi işaret etti. Suyu içmeden vefat etti. Geri döndüm, hepsi ölmüş. Hişam da can verdi. Tekrar amcamın oğluna koştum. Maalesef o6 da ölmüştü ve mataramdaki suyu kimse içemedi ve hepsi susuzluktan yanıp tutuştukları halde ölüm pahasına kardeşlerini kendilerine tercih edecek kadar güçlü imanlı gerçek müslümanlardı. Bunlar şaka işler değildir. Bölüşüm ve paylaşımda İslam’ın özü budur. Sözde değil, özde, kaalde değil kalpte, kürekte değil yürekte müslüman böyle olur.

İşte ulu Allah cc. hazretlerinin bu mutlu kişilere olan övgüsü; (Haşır Suresi 9. ayet, 544, Mücadele Suresi 22. ayet, 545)