LGS puanlarının açıklanmasıyla bu yıl sınava giren çocuklarımızın evlerinde hararetli tartışmalar yaşanmaya başladı. Herkesin tek amacı, öğrencinin kaliteli eğitim veren bir okula kayıt yaptırabilmesi. Bu arada şunu da belirteyim, bu okulların bazıları kaliteli diğerleri kalitesiz eğitim mi veriyor derseniz, bunu bana değil, kendi okullarını “nitelikli ve “niteliksiz” diye ikiye ayıran devlet büyüklerimize sorun.

Yıl 2000. Özel bir eğitim kurumunun ilköğretim bölümünde rehberlik sorumlusu olarak görev yapıyorum. Yanında ağabeyiyle gelen bir öğrencimle ileriki dönemde nitelikli bir iş sahibi olabilmek için çocuk yaşlardan itibaren alınacak kaliteli eğitimin önemi üzerinde konuşurken, ağabey araya girerek;

-“Hocam, benim yaşadıklarım söylediklerinize en güzel örnek; isterseniz anlatayım.” diyerek devam etti:

-“Liseden sonra ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği’ni kazandım ve derece yaparak bitirdikten sonra mastırımı da Londra’da yaptım. Sonra da İngiltere’de kalmam için yapılan çok cazip teklifleri geri çevirip kendi insanlarıma hizmet etmek amacıyla ülkeme dönerek iş aramaya başladım. Çok kaliteli bir eleman olduğumu ve istediğim yerde kolaylıkla iş bulabileceğimi düşünüyordum. Bu arada … Holding’in Adapazarı’ndaki fabrikasına bilgisayar mühendisi alacağını duydum. Yüzde yüz beni alacaklarından emin olarak başvuru yaptığımda, görevli ileri bir tarih vererek o gün adaylar arasında seçim yapacaklarını söyledi.

Beni hemen kabul etmedikleri için doğrusu biraz bozulmuştum ama yine de belirlenen gün gidip sıramı beklemeye başladım. Salonda 15 kişi civarında bekleyen vardı ve isim okunarak teker teker çağırılıyorlardı. Ben, içeride bir sınav komisyonunun sorular sorup adayın bilgi düzeyini ölçmeyi amaçladıklarını düşünüyordum. Bu nedenle de ODTÜ’de aldığım kaliteli eğitime güvenip sakince sıramı beklemeye başladım.

İsmim okunduğunda, kapıyı tıklatarak içeriye girmek için ilk adımımı henüz atmıştım ki, içerden bir ses “durun” dedi. Bir ayağım içeride, diğeri dışarda öylece durdum. Bana seslenen kişi, eski bir masanın arkasında oturan yaşlıca biriydi ve içerde başka da kimse yoktu. Bir süre dikkatlice beni süzdükten sonra: “Hangi üniversiteyi bitirdiniz?” diye sordu. Aslında başvururken verdiğim CV’de hepsi yazılıydı ama gene de; -“ODTÜ efendim.” dedim. Hemen;

-“Buyurun o zaman.” diyerek içeri çağırdı. Masasının yanında iki koltuk vardı ve ben onların başına gelip “oturun” demesini bekledim ama o bu kez de –“Mastırınızı nerede yaptınız?” diye sordu. Ben; -“İngiltere’de, Londra’da yaptım.” deyince de sanki bunun ödülüymüş gibi –“Buyurun, oturun.” dedi.

Doğrusu biraz gerilmiştim. O ise çok sakindi ve beni dikkatlice süzerek son sorusunu yöneltti: -“ODTÜ’yü hangi liseyi bitirip de kazandınız?” Büyük bir şaşkınlıkla ;-“Çorum Atatürk Lisesi.” deyince hiç duraksamadan –“Kusura bakma, seni alamayacağız.” diyerek kapıyı gösterdi.

Ben şok olmuş bir şekilde dışarı çıkıp koridorda yürürken, olanları kabullenemeyip geri döndüm ve büyük bir öfkeyle odanın kapısını açıp: -“Çorum Atatürk Lisesi serseri mi yetiştiriyor da beni almadınız, nereyi bitirmem gerekiyordu?” diye sertçe bağırdım. Hafifçe gülümseyerek; -İçeri gel, evladım.” dedi ve bu kez doğrudan koltuğu gösterdi. Ben oturunca da tane tane şunları söyledi: -“ Sinirlenmene gerek yok. Sen düz lise mezunu olduğun için İngilizceyi üniversitede öğrenmişsin. Oysa Anadolu Lisesi mezunu olsaydın, hemen ilkokuldan sonra öğrenecektin ve dilin buna uygun hale gelecekti ama şimdi ne yaparsan yap şiveni değiştiremezsin. İşte seni bu yüzden işe almadım.” dedi. (NOT: O yıllarda Anadolu Lisesi ilkokul 5’ten sonra yapılan sınavla öğrenci alıyordu ve ilk yılı İngilizce hazırlık olmak üzere tam yedi yıl eğitim veriyor, ayrıca da Fen ve Matematik gibi bazı dersler öğretmenlerce İngilizce olarak anlatılıyordu.)”

O tarihlerde Çorum’da Fen ve Anadolu Lisesi birer taneydi. Sungurlu, İskilip, Osmancık, Alaca ve Kargı’ya da Fen liseleri açıldı. Sonradan 2005’te 4+4+4 sistemi getirilerek bütün liseler Anadolu Lisesi yapıldı ve LGS puanıyla öğrenci almaya başladı. Bu da iyi bir yöntemdi ama 2018’de puanla değil de adrese dayalı öğrenci alımı sisteminin getirilmesiyle Çorum Atatürk Anadolu Lisesi dışındakiler “mahalle mektebi” konumuna düşürüldü. Bu arada da eski Köy Enstitülerinin artığı durumundaki Anadolu Öğretmen Liseleri de tamamen kaldırılarak öğrencinin küçük yaşlarda öğretmenliği sevmesi ve istemesi uygulamasına da son verildi.

Eh, tüm bu bilinçli yapılanmaların sonucu da ortada. Verilen eğitimin kalitesini ne ben söyleyeyim, ne de siz dinleyin. Ancak, bu durumun ortaya çıkmasında yerel yöneticilerimizin ve saygıdeğer öğretmenlerimizin hiçbir suçu yok. Onlar sadece yukarıdan gelen emirleri uygulayıp kendilerinden istenilen ve bekleneni yapıyorlar.

Yazık oldu bu gençliğe…

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin. HUANG-ÇE

•Âdem adam olmayınca, adam etmez adamı; Âdem’e adam gerek, adam ede adamı. ZİYA PAŞA

•Her şey akla muhtaçtır, akıl da eğitime. HZ. ALİ

•Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder. ATATÜRK

•Eğitim görmüş halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür, idare etmek kolay, köleleştirmek imkânsızdır. LORD BROUGHAM