Beklemediğin, seni üzen bir olay karşısında bir şeyler yazmak istersin; yazamazsın.
Yaşadığın stresten ya da başka nedenlerden dolayı klavyenin başında donar kalırsın.
Sonra bir yerlerde, duygularına tercüman olmuş bir yazı görür, şaşırırsın.
“İşte…” dersin; “işte ben de bunları yazıp, bunları dillendirmek istiyordum. Ama kafamı toparlayıp yazamadım…”
Tiyatro Sanatçısı, köşe yazarı ve HDP Hatay Milletvekili Barış Atay’a, 24 Haziran Seçimleri sonrası, malum çevreden birileri “Koyduk mu?” demiş(ler).
Benzeri bir soru bana da soruldu…
Aynı çevreden birileri, bana da ‘Koyduk mu’ dedi(ler)…
Ancak ben, bu tür densiz sorulara pek alışık olmadığım için karşılık vermedim / veremedim.
Tıkandım, sustum kaldım…
Bilgisayarımın karşısına oturdum, bu densiz soruya yanıt vermek için ama kafamı toparlayıp, yazamadım.
Sonra elmeğime (elektronik posta adresi) bir ileti düştü
Baktım; benim veremediğin o yanıtı çiçeği burnunda milletvekilimiz Barış Atay vermiş.
Benim kafamda derleyip, toparlayıp da yazamadığım o yazıyı, Barış Atay yazmış.
İşte o yazı…
* * *
“… AKP li bir arkadaş sordu.
‘Koyduk mu?’ dedi..
Evet koydunuz, dedim; tebrik ederiz.
Bizim için gerçekten acı oldu.
Yalnız anlamadığımız husus şu, ilk defa koymuyorsunuz ki; niye bu kadar seviniyorsunuz, anlayamıyorum… 15 yıldır sürekli koyuyorsunuz zaten.
Masumları kumpasla hapse koydunuz…
Genel Kurmay Başkanını kumpasla kodese koydunuz…
FETÖ’yü, adam yerine koydunuz…
Halkı, her şeyin asgarisine köle edip, paraları çöken yollar fonuna ve saraylara koydunuz…
Çözüm sürecini önce fırına, sonra buzdolabına koydunuz…
Medyaya el koydunuz…
Devlet kurumlarına, vasıfsız sahte diplomalıları koydunuz…
Limanlara yabancıları koydunuz…
Dini, siyasetin merkezine koydunuz…
Paket paket makarnalarla, paket paket açılımlar koydunuz…
Torba torba kömürlerle, torba torba yasalar koydunuz…
Çalıntı sorularla üniversitelere, akademilere, harp okullarına teröristleri, gerici yobazları, yandaşlarınızı koydunuz…
Suriyelileri sınavsız olarak kamuya; Türkiye Cumhuriyetinin çocuklarını da sokaklara koydunuz…
Bakan ve vekil çocuklarına askerlik yaptırmayıp, gariban çocuklarını tabuta koydunuz,
Kadınların, madencilerin fıtratına koydunuz…
Yetmedi adaletin, ekonominin, eğitimin, hayallerin, ormanların, tarihin, sanatın, estetiğin, devletin, milletin A (sına) koydunuz…
Ha bu arada haksızlık etmeyelim. Tek bir şeye koymadınız!
ELİNİZİ VİCDANINIZA koymadınız…”