1933 senesinde başlayan fani hayat yolcuğumda kimilerine göre uzun, kimilerine göre kısa sayılabilecek 88 yılı geride bıraktım.
Şimdi şöyle bir geriye dönüp bakıp "Hey gidi günler hey…" demekten kendimi alamıyorum.
Zaman nasıl da su gibi akıp gidiyor…
Oysa daha dün gibi yaşanmış her şey…
Okul yıllarım, ilk keman tutuşum, arkadaşlarım...
Kimi devlet yönetimine girdi, kimi profesör oldu...
Bugün ise kimi rahmeti rahmana kavuştu, kimi hasta…
Her birimiz ayrı bir yerde hayat merdiveninin ayrı basamaklarında yürüdük.
Bugün belki kabullenmek istemiyoruz , belki zihnimiz sürekli bulanıyor ama maalesef gerçek şu ki: Keşke’lerle yaşıyoruz.
Keşke yapmasaydım,
Keşke olmasaydı,
Keşke sevmeseydim,
Keşke ayrılmasaydım,
Keşke okusaydım.
Keşkelerdir yaşanamamış güzelliklerin ya da yaşanmış kötü anıların son kelamı... Ve daha birçok "keşke" dudaklarımızdan mutlaka dökülmüştür. Bu pişmanlık sözünün kullanılma sırası gelmişse, yapılacak bir şey yoktur artık…
Benim de 88 yıllık hayatımın belli dönemeçlerinde "Keşke" dediğim birçok an ve olay mutlaka oldu. Bugün aynanın karşısına geçip baktığımda saçlarımdaki akların bir çoğunda acı tatlı yaşanmış birçok olayın anısı var. Çocukluğumdan başlayarak, iş yaşantısına adım attığım günden bu yana düşünce olarak hep yeni şeylere merakım oldu. Geleneksel yapıları boza boza bir şeyler yapmaya çalıştım. Ortaklıklar yaptım, fabrikalar kurdum. Ancak her giden şey gibi zaman da geri gelmiyor ne yazık ki.
Dediğim gibi maalesef "keşke"lerle yaşıyoruz. Maziye dair o kadar çok olumsuz anılarımızı yüklüyor ve düşünüyoruz ki bırakın geleceğimizi görmeyi, yaşadığımız ana bile odaklanamaz hale geliyoruz. Duyduğumuz öfke, kızgınlık ve gamın hepsi birer “Keşke”ye dönüşüyor.
Aslında mevzu derin...Herkesin hayatında mutlaka keşkesi vardır. Ama benim savaşların, salgınların olduğu günümüz dünyasında bambaşka keşkelerim var. Sadece bir tanesini yazacağım. Keşke bütün insanlar, birbirimizi hazmedebilseydik.
Bundan sonraki yaşamınızda “keşke”lerin hiç olmaması dileklerimle…
En güzel günler sizlerin olsun.