Örneğin; ağaçlar oksijenle karbondioksit boyunca gazları temizler ve yok eer. Bir ağaç oksijen üretirken ses çıkarmış olsaydı koskoca bir fabrikanın sesini çıkarırdı. Yüce Allah ağaçları sessiz oksijen fabrikası olarak yaratmıştır. Eğer havada oksijen olmazsa veya karbon oksijenden çok olsa, hayat-yaşam olmaz, insanlar, hayvanlar, sebzeler ve yaşam olmazdı.

Bu kutsal olaylara bakıp geçmek en üstün  varlık olan insana yakışır mı? Ulu Allah’ı bulamamak, bilememek olur mu? Aynı yeşillikten, ottan, yemden, samandan yiyen hayvanlar birisi süt, birisi dışkı olur. Süt bembeyaz, kazurat iğrenç. Acep bu işi hangi fabrika yapabilir?

Deniz suyu tuzlu, göz suyu tuzlu, akar berrak su temiz. Bu sularda yaşayan balıkların etine tuz katılıyor. Yani tuzlu deniz suyunda yaşayan-yetişen balıkların eti tuzsuz oluyor. Bu tuzlu deniz suyu bularlaşıyor, göğe yükseliyor, bulut oluyor, en temiz berrak yağmur suyu olarak geri toprağa dönüyor. Güneş ısısı olmadan meyve sebzeler yetişmiyor. Yağmur ince ince iplik gibi yağıyor. Tabiattaki dengeler bozulunca gökten sanki sel yağmış gibi oluyor. Nuh tufanı da böyle oldu. Gökten sel (vefarettennur) yani yerden ırmaklar gibi sular fışkırdı. Kainat dünya deniz oldu. Bunlar Kur’an ayetleridir. (Nuh suresi, 569)

Hayvanlar, insanlar ve yavruları: Kokuları özelliği ile bin tane kuzunun içinden bir koyun kuzusunu, kuzu anasını koklamak ile meleşerek arar ve bulur. Koku alma duyusu hayvanlarda insanlardan çok daha ileri seviyelerdedir. Köpekler, tilki, sırtlan, kurt vs hepsi böyledir. Kilometrelerce uzaktan avının kokusunu dahi alabiliyor. Aynı özellik insanlarda sınırlı. Görmek de böyle. Gökteki kartal 500 metre uzaklıktaki avını havada görüyor. Tilki yerin altındaki farenin kokusunu alabiliyor.

Yunus suresinin 100-101. ayetlerinde; De ki ey Muhammet SAV. İnanmayanlara semaya, yere ilginç olaylara baıp ibret almalarını söyle. Onları uyar. Fakat insanların içinde öyleleri vrdır ki onların kalpleri hakka kapalıdır, mühürlüdür. Duyar işitmez, bakar görmez. Onlara ne dersen de fayda etmez. Çünkü onlar kalpleri mühürlü inkarcılardır. Onlar için korkunç bir azap vardır. (Bakara 7-8-9-10. ayetler.)

Evet, görmeyen göze ışık, işitmeyen kulağa ses, dilsize nefes, köre renk, taş kalbe öğüt fayda etmez. Susuz tarlada ot, kal başta bit olmaz. Bütün taşlar elmas olsa elmas taşının bütün toprak altında olsaydı altının değeri olmazdı. İnsanların hepsi iman edip mümin olsaydı cehennemin değeri, cennetin özelliği kalmazdı. Ama cennet inananlar, cehennem ise inkarcılar için yaratılmışlardır. Cennete gtimek, cehennemden korunmak da insanın hür iradesindedir. Allah katında zorlamanın hükmü yoktur. Hür irade esastır. Dinde de asla zorlama yoktur.

Ulu Allah kendisinin bilinmesini, tanınmasını, iman ve inançlı olmamızı emreder. Tüm isbat delillerini de yanında sunuyor ve bunun için insan önce kendi nefsine, bedenine, ruhuna, organların yapısı ve işleyişine veksikliklerinin hayatı nasıl yaşanmaz hale getirdiklerini anlatmak üzere bir kutsi hadis ki ayet demektir, şöyle bildiriyor: “Kim nefsini, bedenini, ruhunu ve bunların çok ince bir hesapla yaratılıp insanı en üstün varlık yaptıklarını ‘Nefsini bilen Allah’ı bilir bulur’” buyurmak suretiyle kendi varlığını, birliğini, güç ve kuvvetini adeta haykırıyor. Sağır kulak fırtınayı duymaz, kör göz ışık nedir bilmez.

ÇOK ÖNEMLİ BİR OLAY

Kaktüs bitkisi akıl almaz derecede tez büyüyor. Engel olunmazsa dünyayı kaplayacak derecede hızlı yetişen bir bitki. Hiç bir engel tanımıyor. Olay Avustralya’da oluyor. Bu bitkinin hızlı yayılmasının önüne geçilmiyor. Neticede ilim adamları bitkiyi incelemeye alıyorlar ve bitkinin üzerinde bulunan ve bu bitki ile beslenen bir böcek tespit ediyorlar. Bu böceği laboratuvarda çoğaltıp kaktüs çiçeğinin üzerine salıyorlar. Görüyorlar ki; binlerce dönüm kaktüs bitkisini yeyip bitiriyorlar. Yılanlar olmasaydı fareler dünyayı kaplardı vs. bunun gibi bunların hepsi birer ibretli olay ve ilahi kudretin varlığının delilleridir.

(SÜRECEK)