Eski zamanlarda insanlar bir ayıyı öldürmek istediklerinde ağır bir kütüğü bir bal kasesinin üzerine asarlarmış. Ayı balı yiyebilmek için kütüğü başıyla iter, kütük de geri döner ve ayıya çarparmış. Rahatsız olan ayı bu sefer kütüğe daha hızlı vururmuş. Kütük daha hızlanmış olarak geri döner ve yine ayının başına çarparmış.

Bu durum kütük ayıyı öldürünceye kadar sürermiş.

İnsanlar başkalarından gördükleri kötülüğe, kötülükle karşılık verdiklerinde aynı şekilde davranmış olurlar. İnsanlar ayılardan daha bilge olamazlar mı? Bu yüzden size yapılan kötülüklere iyilikle cevap vermelisiniz. Böylece kötü insanları utandırır onları da iyilik yapmaya mecbur edersiniz.

Gerçek sevgi öğretisi çok güçlüdür. Kötülüğün daha büyüyüp güçlenmesine fırsat bırakmadan yok etmiş olursunuz.

BİR KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VARDIR

”Bir kahvenin 40 yıl hatırı var ” deyimi Üsküdarlı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyonun hikayesine dayanır.

1895 Eminönü Yemiş İskelesi , balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabiti; “Bre Yusuf , herkese benden okkalı bir kahve , ama şurada oturan Rum palikaryasına yok. Ona, kahvem de akçem de haramdır ” der.

Bilge Yusuf kahveleri ikram eder , bir kahve de Palikarya Stelyo’nun önüne koyar, Zabıt adeta kükrer.. “Ben , ona haramdır demedim mi Yusuf”. Bilge Yusuf, hiç istifini bozmaz “Komutan , o kahve benden , ona da helaldir.” der..Stelyo minnetle bakar Yusuf’a. Sene 1905 olur , Samos (Sisam) arasında Rum isyanı başlar.. Damat Ferit Paşa adaya asker çıkarır.. Bilge Yusuf da askerdir ve adaya çıkan askerler arasındadır. Ancak ilk çatışmada esir düşer..2 yıl yatar Samos zindanlarında..

2 yıl sonunda Rum çeteciler , esir pazarında satışa çıkarır Yusuf’u, Mezat da 5 para, 7 para sesleri arasından bir ses yükselir.
– O Türk’e benden 5 kuruş , hemen alıyorum..”. Sessizlik hakim olur , Rum alır Yusuf’u arabasına köyün dışına çıkarır. Denize yakın bir yerde arabasını durdurur , döner Yusuf’a

– “Serbestsin Bilge Yusuf ” der.

Yusuf inanamaz duruma , Rum’un ellerine kapanır..” – Beyim , kimsin necisin, beni neden özgür bırakırsın? ” der. Rum döner Yusuf’a ”

– Ben balıkçı Stelyo ” der. Ancak Yusuf çözemez durumu, adamı tanımaz bile..

Rum , uzun uzun anlatır, 12 yıl öncesine , Yemiş iskelesine döner , detaylarıyla o günü anlatır ve; “İşte ben , bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo ” der.

Göz yaşları sel olur. Sarmaş dolar olurlar.  Stelyo, Yusufu , kaçak yoldan İstanbul’a gönderir.

Bu dostluk tam tamına 35 yıl devam eder. Her yıl birbirlerini ziyaret ederler. Ve Her ziyarette bir fincan kahve mutlaka vardır. Çocuklarına, Hatta torunlarına anlatırlar dostluklarını ve “Bu kahvenin 40 yıl hatırı var. ” derler.

HAYATIN İÇİNDEN

Yalıkavak’taki yazlığımızda bol bol kitap okuyarak, müzik dinleyerek ve televizyon seyrederek zaman geçiriyorum. Özellikle BBC Earth kanalında yayınlanan meşhur tren yolculukları çok hoşuma gidiyor. Dün sabah Norveç fiyortlarına yapılan tren yolculuğu beni mestetti. Muhteşem manzaralar eşliğinde yapılan bu harika tren yolculuğuna ömrüm yeterse mutlaka katılmak istiyorum.

1—Meşhur Sokrates “Ben Atina’nın at sineğiyim, uyuyanları uyandırırım” dermiş.

Ben yaklaşık 25 senedir Çorum Haber’de haftalık yazılar yazıyorum ama maalesef Çorum’lu okurlarımdan pek çoğunu bir türlü uyandıramadım!

2—İran’lı Şeyh Sadi,“Sormaz ki, bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki, sorsun, bilse sorardı.” diyerek, sorgulamadığı için batı dünyasının gerisinde kalan İslam alemini sorgulamıştı.

3—Bir insana değer vermek, özen göstermek, onun kıymetli olduğunu hissettirmek de bir kültürdür. Bunun eğitimi yoktur, kitaplarda yazmaz, yolu insan olmaktan geçer.

4—Zikir diye kafa sallamayı ibadet sayacağınıza, o kafayı kullanmayı ibadet saysaydınız acınacak hale gelmezdiniz, insanlığa bir katkınız olurdu.

Şimdi, sözleri Dr. Ali Paşa’ya, bestesi Şerif İçli’ye ait güzel bir Saba şarkı zamanıdır.

Neydin güzelim, sen güzelim dün gece neydin?

Ateş gibi, afet gibi bir korkulu şeydin,

Takat komadın sen beni bir yay gibi eğdin,

Neydin güzelim, sen güzelim dün gece neydin ?