İnsanın, yeryüzünde göründüğünden bu yana en büyük çabasının ayakta kalma ve hayatını devam ettirmesi olduğu konusunda bütün teoriler, destanlar, mitler, dinler, bilimler de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söylüyor.
Maslov'un teorisini göz önünde bulunduracak olursak piramitin en başına beslenme ve barınma gibi şeyleri koyuyoruz.
İnsan neolitik çağda avcı-toplayıcı olarak hayatını idame ettirmeye yoğunlaşmış, bu evrede avladığı ile yetinmiş ve ayakta kalma becerisini elde etmiş. Bu evre, daha sonra bir ileri paradigmaya evrilmiş, çok gelenden biriktirmek ve bunları saklamak gibi…Telaş içine sürüklenerek bunun çarelerini aramış; ya ihtiyacı olanlara vermiş, ya da bunları bir bedel karşılığında vermek gibi bir şeyi devşirmiş, ticaret yolunu aralamıştır.
Bir şey vermiş, bunun karşılığında da ihtiyacı olan bir başka şeyi, bir başka kişi ya da topluluktan alma, sağlama yoluna gitmiştir.
Bütün iddiaların aksine insanın bu evresi Anadolu’da başlamış ve 'Anadolu Arkeolojisi ' adlı programda açıklanmıştır.
Ekonomi sözcüğünün kökeninde Oikta Yunanca ev, Nona Yunanca kural sözcükleri yatmaktadır.
Yalnız bu bir gerçek ki bu olup bitenler Mezopotamya dediğimiz ve Grekçe iki nehir anlamına gelen ve ilk yerleşim yeri olan topraklarda Fırat ve Dicle nehirlerinin aktığı verimli yerlerde tomurcuklanmaya başlamıştır.
O topraklarda bugün bütün dünya ülkelerinde yaşayan insanların, bilim adamlarının antropologların çok iyi bildikleri Sümerler, Asurlar, Akatlar ve Babiller gibi ilk uygarlıklar yaşıyorlardı.
Sümerler çok iyi incelenmiş, çok ilginç bir tespitte bulunulmuştur. Günlük yaşam aynı bugün yaşayan insanların yaşantılarına benzemektedir. ( Bkz. Sümerler Denemeler 1)
Evladına okula git diyen anne baba, ilk aşk şiirleri, su kanalları, ilk yazı ve bazı şeyleri yazıya geçirme, Gılgamış Destanı vs. Bunlar bize ve çağımız insanına çok şey söylemektedir.
Demek ki insanda hep aynı duygular ve düşünceler hakim.
Sümerlerde malın paraya dayandığı bir sistem oluşur.
Günümüzdeki anlamı ile Babiller şehir devletleri kuruyor.
Bazı bilim adamları bu yöreye 'verimli hilal' adını vermekte çok doğru ve isabetli tespitte bulunmuş olmaktadırlar.
İnsanlık aşama aşama gelişiyor. Önce hakanlar ve krallarla idare edilen ülkelerde hakan elinden geldiğince halkı refah içinde kılmaya özen göstermek gibi bir gayretin içinde.
Bunun en bariz ve belirli örneğini Orhun Yazıtlarında görmekteyiz. Bugün Moğolistan sınırları içinde kalan bu yazıt tarihe geçmiştir.
Daha sonra batıda feodalite, feodal beylere rastlıyoruz.
Giderek imparatorluklar ve bunların ekonomik yapıları içinde özenle incelenmiş Osmanlı'nın ekonomik yapısı uzun bir incelemeye ‘aman yanlış bir şeye düşmeyim’ diyen Mehmet Genç ve çok ciddi ilk belgelere kadar araştıran dünyaca bir ün kazanmış olan, uzun yıllar yurtdışında kalıp dersler verdikten sonra yurda dönen ve ona bir çalışma imkanı hazırlanmış ve yüz yaşına kadar çalışmış, yüzlerce eser vermiş olan Prof.Dr. Halil İnalcık çok değerli şeyler vermiştir.
Ulus devletler ile bu çok başka paradigma içine gelmiş ve bu paradigmada her şey belli bir kurala bağlanmış, bir yanda birtakım hizmetler memurlar eliyle ve bunlar kurallarla yürütülürken öte yandan halkın da belli bir refah içinde yaşatılması hedeflenmiştir.
Bu evrelere başka müesseseler girmiş, para politikalarını evirip çeviren Merkez Bankası gibi bir müessese, öte yandan maliye politikalarını yöneten siyasal bir müessese Maliye Bakanlığı, bunlar içinde bir takım kararlar alan kurullar, gidişatı göz önüne alarak bir denge yaratmak için halkı çalışıp belli bir refah seviyesi içinde tutarak çocukların da iyi bir eğitim alarak o toplumu daha ileri taşıyacak çalışkan ve yaratıcı bireyler yetişmesi imkanını hazırlayacak koşullar hazırlamak görevi ile yükümlüdürler.
Bunun için bilime kulak vermek ve iyi bir eğitim belki de en öncül bir şey olarak öne çekilmesi birçok şeye aydınlık getirecek çok kuvvetli bir kaldıraç olarak oluşturulabilir. Bunun başka bir yolu yoktur. En akıllıca bir yola başvurmak bize çok şey kazandıracaktır.
Hiç şüphe duyulmamalıdır. Bu denenmiş ve hep iyi sonuç vermiş bir yöntemdir.