Kamuoyunda “Ahmak davası” olarak bilinen davada, Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırdı. Devamında da siyasal yasak getiriyor. Karar mahkeme sürecinde, davanın hâkimi değiştirilerek verilmişti. Konu hakkında görüş bildiren Eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk hukukun en temel ilkelerinden biri olan “doğal hâkim” ilkesinin ihlali olduğunu belirtiliyor; “Tayin sebebi ne olursa olsun, dava görülürken yargıç değiştirilmesinin verilen kararı geçersiz kıldığını, yani hükmün BUTLANLA malul “ olduğunu belirtiyor.

Hukuki terim olarak kullanılan “butlan” sözcüğü; çürük, temelsiz, geçersizlik, hükmü olmayan anlamında kullanılıyor. Kısacası bu cezanın üst düzey hukukçuların gözünde, hukuken hiçbir geçerliliği yoktur. İstinaftan döneceği kesin.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında hukukun üstünlüğü yazıyor. Fakat Anayasaya bağlı kalacağına, yemin ederek göreve başlayan tek adam diyor ki, AYM’nin verdiği karar için; “verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum.” Mevcut iktidar döneminde hukukun kararı değil, tek kişinin kararı geçerliyse…

Haksızlık, hukuksuzluk hak getire.

Dahası var, iş bununla bitmiyor; Mahkeme, verdiği kararda cezanın artırılma gerekçesi olarak Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinin OLMAYAN 6. Fıkrasını öne sürüyor. Hukukçu olmaya gerek yok Google yazın TCK’nın 125. Maddesi diye, göreceksiniz ki 6. fıkra diye bir şey yok.

Bir önceki yazımda sormuştum; “Balık kavağa çıkar mı?” iktidar devlet gücü ile balığı kavağa zıplata zıplata çıkarmıştır.

Diyelim ki olmayan maddeyi oldurdunuz; Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinin 6. Fıkrası yok. Fakat “Ahmak” sözcüğü bir hakaret olsa bile, önce Süleyman Soylu, Ekrem İmamoğlu’na karşı kullanıyor. İmamoğlu da iade ediyor. Karşılıklı atışma ise hukukta suç olmaktan çıkıyor.

Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Prof. Dr. Âdem Sözüer, İmamoğlu Davası ile pek çok ihlal olduğu, hukuki hatalar yapıldığı yönünde uzman görüşlerini mahkemeye sunuyorlar.

Nereden tutsan karar elinde kalıyor. Verilen bu siyasi kararın, ne insani, ne vicdani, ne de hukuki, üstelik üst düzey hukukçuların gözünde de hiçbir geçerliliği yok.

Mevcut iktidarın HSK eliyle istemediği hâkimin yerini değiştirmesi ilk değil, bu konuda sicili oldukça kabarık. Örneğin Osman Kavala davasında değiştirilen hâkimler.

Yine 28 Mart 2019 günü, Ankara'nın Haymana ilçesindeki mitingde konuşan Erdoğan, Sayın Hüsamettin Cindoruk için “Be ahmak!” diye hitap etmişti.

Diğer yandan Kaşıkçı davasının Suudilere devredilmesi nedeniyle, muhalefet şerhi koyan 40 yıllık ve birinci sınıf hâkim Nimet Demir de bu sürgünlerden payını almıştı.

İktidarın yargıya ve yargı mensuplarına bu kadar yakın ilgisi “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” ilkesi ile bağdaşmıyor.

Deneyimli hukukçuların gözlemlerine göre İmamoğlu davası “butlandır” ve TCK’da 125. Maddenin 6. Fıkrası diye bir şey yoksa, hukukla olmuyorsa, baltayla olur dönemine mi girdik?