“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara, zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”

Mustafa Kemal Atatürk

*

Kadınlar kurtaracak dünyayı

Gözleri kocaman

Mavi, kara, ela, kahverengi, yeşil

Boyları selvi

Orta selvi

Az selvi

Bakışlarına, boylarına, huylarına kurban olduğumuz kadınlar

Öyle ki değil kalkan ele, kalkan kaşa bile baktığında utandıracak kadınlar

Yalan ötesi berisi

Var olan anamız, yârimiz, kızımız, kardeşimiz, kadınlarımız…

Sebebimiz

*

Annem 13 yaşında evlendirilmiş.

Derdi ki:

“Ahırda yeni doğmuş buzağıyla oynuyordum.

Alnında bir tutam saç vardı, hiç unutmuyorum…

Kemik tarağını çalmıştım yengemin, buzağının saçlarını tarıyordum.

Abim geldi bir küfür etti, sonra ensemden tuttu.

"KOCA KADIN OLDUN

OYUN MU OYNUYORSUN HÂLÂ?

YÜRÜ, SENİ VERDİK" dedi.

Verilecek bir şey miydim ben?

Yengemden tarağını istesem vermezdi.

Ben neden bu kadar kolay verildim…?”

30 koyun,1 hamile at...

11 Reşadiye karşılığı verilmişti annem...

Anneannemin tek kızı üstelik

8 erkekten sonra…

7 yaşına kadar emzirdiği kızı.

Eski Ford minibüse bindirdiklerinde aklında kalan tek şey arabanın önünde süsledikleri oyuncak bebekmiş.

Dönüp arkaya baktığında yerde baygın annesini görmüş.

11 kişilik bir ailenin en büyük oğlu ile evlenmiş.

Büyük derken lise 2 öğrencisi.

Kazanla yemek pişermiş.

Derdi ki: “Benle görümcem

kazana girip denizcilik oynardık.

Bursa'da deniz var üzerinde gemiler var diye üzerine de hâyâl gücümden ekleyerek tuhaf hikâyeler anlatırdım benden küçük görümcelerime”.

Bir suç işlense sıra dayağından geçerlermiş. Çocuklar bardak kırdı onu da döverlermiş...

Evdeki küçük bebeler ona anne dermiş…

Çok sevinirmiş.

Evcilik oynadığını düşünürmüş.

Karnı büyümüş…

Karnında bir şey varmış…

Demet ablam.

Sonra 6 aylıkken kucağında,

bir burun deliğinden kan gelen,ardından “çok şükür uyudu” dediği ama hiç uyanmayacak olan maviş kızı Demet.

Yaş 14…

Artık farkında, bir evlat ve bir çocukluk kaybettiğinin...

Yaş 15…

Artık farkında tekrar hamile olduğunun ve bakımsızlıktan böbreklerini kaybetme raddesine geldiğinin...

Yaş 16…

Artık farkında cılız ve sürekli hasta bir kızının olduğunun…

Adı Özlem…

Çünkü kocası asker, çekiyor dibine kadar özlem…

Ve karnında ben…

Yaş 18…

Dizinde Ben…

Göğsünde Özlem…

Bu da kız…

Beceriksiz…

Hem beceriksiz hem hastalıklı…

Baba evine bırak gel denilerek biniyor trene babamla…

O günden sonra ne babam bırakıyor annemi

ne de Bursa onları…

İlk iş hastaneye gitmek…

Doktor kızıyor babama “Öldürüyorsunuz sonra

can ver diyorsunuz…

Ben ne yapayım bu çocuğa şimdi böbrekleri sırf iltihap?”

Babam çıkarıyor askerlik kağıdını,

4 gün önce terhisim.

Bilmiyordum diyor…

Sonra Umut doğuyor

sonra yeni bir yaşam başlıyor, umudumuz olsun diye…

Maviş Umut…

Tıpkı Demet ablası…

Yaş 22….

İnsan annesinin 22 yaşını hatırlar mı?

Ben hatırlıyorum…

Karnı burnunda…

Karnında Fatih var.

Siyah uzun saçlarını, yemyeşil gözlerini…

Sonra o cılız yeşil gözlü

Özlem çok hastalanıyor…

Doktor demiş bu daha anne karnında hastaymış…

Kronik böbrek yetmezliği…

Bitmek bilmeyen diyaliz seansları…

Annem çok vakur durdu…

İçten çürüdü…

Çocuk bedenine yüklenen ağırlıklar 46 yaşında

bir kalp krizi ile patlak verdi…

“Kalbi çatlamış” demişti doktoru hiç unutmuyorum…

Kalp kapakçıkları değişti…

Ama çocuk gelinler hâlâ değişmedi…

Hâlâ var....!

BİR ÇOCUĞUN ÇIKARAMADIĞI SES OLMAK ZORUNDASIN!

"O SUSAR, SEN SUSMA."

Kadın başına” ne kadar çok şeyi başarabileceğinin farkında mısın?

Toplumun bize dayattığı hayata sıkışmak zorunda değiliz, hayallerimizin peşinde koşarken ön yargıların bize çelme atmasına izin vermemeliyiz. Kendi yolundan vazgeçme, engellerin üzerine git ve kendi iç sesini dinle!

Sevgiyle Kalın..