Herkesin bir gündemi var. Türkiye’de yaşayan halkın gündemi yıllardır değişmiyor. Her an gündemin değişmesi halk açısından, enflasyonun yenilmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin sağlanması. Yargı yolu ile masum insan tutuklamalarına son verilmesi. Aş, iş, ekmek sorunlarının çözümü. İktidarın ise aslında tek gündemi; İktidarda kalmak, otokratik rejimlerini kabul edilebilir hale getirmek. Sürekli gündem değiştirmeleri asıl bu değişmeyen hedeflerine ulaşmak için.
Ortada ve gözükürde bir seçim var mı? Elbette henüz yok. Daha seçimlerin yapıldığı günün ertesinde başlamışlardı. Tekrar nasıl seçiliriz telaşına, aynı ısrar değişmeden devam ediyor. Bugün sosyal, siyasal, ekonomik sıkıntıların tamamının nedeni budur.
İktidarın kesintisiz varlığını sürdürme inadı ülkeye çok pahalıya mal oluyor. Kitleler İmamoğlu’nun tutuklanmasına ikna olamıyor. Bunun üzerine MHP Lideri Devlet Bahçeli bir tepki verdi: “Ya bu dosyanın içini doldurun, ya da yargılamayı çabuklaştırın.”
Aksine saray İBB’ye yeni bir operasyona başladı. Peki neden? Bahçeli’nin dediği gibi dosyanın içini doldurmak veya İBB’nin suçluluğunu kanıtlamak için değil. Sorun Kanal İstanbul Projesi. Çünkü iktidar parasız kaldı. Açıkça para yok. Bütçe tam takır, kuru bakır. Kanal İstanbul’u Araplara satıp para kazanacak. Hukuksuzluğun olduğu ülkeye hiçbir Avrupa ülkesi güven duyup ta para vermiyor. Yatırımı olanlar da bu güvensizlik ortamında kaçıyor. Tek başına İmamoğlu’nu hapse atmanın bedeli 50 milyar dolar. Borsadaki düşmeler, dövizdeki yükselmeler ise cabası.
Kanal İstanbul projesi akla, mantığa, doğa yasalarına aykırı, iktisadi, jeopolitik ve deprem riskleri açısından bilim adamları sakıncalı görüyor. Sadece bu değil, Montrö Antlaşması çerçevesinde Türkiye’nin güvenliğini de tehlikeye atıyor. Bu konuda daha önceleri de yazdık bu sütunlarda. Bu çerçevede İSKİ orada başlatılan TOKİ şantiyesine yıkım kararı alıyor, haklı olarak. Aksi halde İstanbul’un su havzaları kuruyacak.
Aslında iktidarın İBB’ye ikinci operasyonu Kanal İstanbul’a dokundun operasyonu. Kanal İstanbul’a dokunan yanıyor. Kanal İstanbul’u ağzına alan yanıyor. Ağzına bant, koluna kelepçe vuruyorlar. Yetmiyor aile yakınlarını bile göz altına alıyorlar. Hani aile kutsaldı. Dilek İmamoğlu’nun kardeşi bu çerçevede göz altına alınıyor. Gözaltına alınanların sayısı 50 kişiye yükselmiş.
Dünya tarihine baktığımızda benzeri uygulamaları Nazi döneminde görüyoruz. Asıl sorumluların yakınlarını tutuklarlardı. Führer yargıya şöyle talimat verirdi: “Bir konuda kafanız mı karıştı yargıyı, yasayı, anayasayı boş verin Führer olsa bu konuda ne düşünürdü deyin ve kararınızı öyle verin”.
Kanal İstanbul konusunda halk seçimini yapmıştı. Yerel seçimlerde Murat Kurum, İmamoğlu’nun rakibi Kanal İstanbul’u savunmuş halk O’nu elinin tersi ile itmiş, Kanal İstanbul’a karşı olan İmamoğlu’nu seçmişti. Halk iradesi bu yönde. “Ya kanal, ya İstanbul” tercihinde halk “İstanbul” demişti.
Şimdi İmamoğlu Silivri’de beton bloklar arkasından haykırıyor. Ses dalgaları beton blokları deliyor, dalga dalga halka ulaşıyor. Hücresinden adeta isyan halinde: “Nedir bu Kanal İstanbul sevdanız? Kimlere ne sözler verdiniz? Bu ihanet için gözünüz kararmış. Deprem fonundan 42 milyar dolar buharlaştırdınız. İstanbul’da tam 130 projede yarattığınız rant 85 milyar dolar. İstanbul’a ihanet olan çılgın projenizden tahmini 100 milyar dolar. 19 Mart darbesinden 50 milyar dolar. Sadece bu 4 kalemde 277 milyar dolar devlete ve millete zarar yüklediniz… Ne oldu boş dosyayı dolduramadınız.”
Ülkede halkın gündemi, aş, iş, ekmek, özgürlük demokrasi, sarayın gündemi iktidarını korumak, Kanal İstanbul’u Araplara pazarlamak.
Sonucu halkın iradesi belirleyecek.