“Anne ameliyat yerini acıtacaksın şimdi.”

“Acımaz yavrum! Bu başarın ilaç gibi geldi bana.”

Ben de anneme sarılıp, küçük bir bebek gibi sokuldum göğsüne. Ana sevgisi, ana kokusu, ana sıcaklığı ılık ılık akıyordu içime.

*   *   *

Birden o geceyi anımsadım.

Yatmak üzereyken, annem birden sancılanmış; “Karnım!..” diye sağ elini, sağ böğrüne bastırarak kıvranmaya başlamıştı. Babamla birlikte çok korkmuş, paniklemiştik.

“Apandisit!” olabilir demişti, öğretmen babam.

Zaman yitirmeden Aysel Teyzelerin arabasıyla Devlet Hastanesi Acil Servisine yetiştirmiştik annemi. Doktor muayene ettikten sonra annemi gözlem odasına almışlardı.

“Apandisiti patlamış olmalı,” demişti Doktor.

Ardından da, telefonla Genel Cerrah Dr. Teyfik Bey’i aramış, annemin durumunu özetlemişti.

Babama da:

“Dr. Teyfik Bey gelip bakacak,” demişti.

Çok sürmemiş Dr. Teyfik Bey gelmişti. Babamla tanışıyorlardı. Annemi muayene eden doktor, rahatsızlık tanısını doğrulayarak babamla da görüştükten sonra ameliyata almıştı annemi.

Tam zamanında yetiştirmişiz. Geç kalması, kan zehirlenmesinden yaşamına mal olabilirmiş.

Hastanede dört gün yatmış; bir gün önce de taburcu edilmişti. Ben de bir gün izin almış annemin yanında kalmıştım. Akın akın komşular gelmişti görüşüne.

*   *   *

Babam bir başka okuldaydı. Bir süre sonra gelecek; nasıl olduğunu soracaktı anneme. O da: 

“Oğlumun getirdiği ilaç sayesinde daha da iyiceyim,” diyecekti.

Şaşıracaktı babam bu söz üzerine.

“Ne ilacı?” diye soracaktı.

 Annem, daha fazla meraklandırmadan armağanlarımı uzatacaktı babama. Durumu öğrenen babamsa sevinecek:

“Oğlumuz hep gurur duyduğumuz işler başarmıştır,” dedikten sonra, sarılıp kutlayacaktı beni.

Annem:

“Oğlumuz gurur kaynağımızdır,” diyecekti.

Burada ben de söze katılacak:

“Ben de sizlerle gurur duyuyor, çocuğunuz olmaktan dolayı da kendimi çok şanslı hissediyorum. Ve sizleri çok seviyorum,” diyecektim.

Onlar da bana sarılacak, üçümüz birlikte bir mutluluk tablosu oluşturacaktık.

“Biz de seni çok seviyoruz yavrum!” diyeceklerdi. 

Yanağımda duyumsadığım iki damla gözyaşıyla, daldığım düşlemeden sıyrılıp gerçeğe döndüm. Doğrulup annemin yüzüne baktım, ağlamıştı.

“Yapma anne, n’olursun!” dedim.

O, elinin tersiyle gözlerini silerek:

“Bunlar sevinç gözyaşları yavrum!” dedi. “Allah mutluluğumuzu bozmasın.”

“Bozmasın annem!”

Can annem, canım annem. Ne kadar da yufka yürekliydi. Üzülse de ağlıyor, Sevinse de….  Ama ben onu hiç üzmeyecek; daha nice başarılarımla onu, hep güldürecek ve sevindirecektim. Ağlasa da gözlerinden akan hep sevinç gözyaşları olmalıydı.

*   *   *

(SÜRECEK)