13 Mayıs 2011 tarihinde dönemin Çorum Valisi’nin davetiyle,
“Güneş Kursu İzinde Hitit Yolu Tanıtım Programı” için Çorum’a gelmiştim.
Bizleri Anitta Otel’de Hitit kıyafeti giymiş mankenler karşılamıştı. Kokteylde Vali, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, meşhur gezgin Coşkun Aral, Akut Başkanı Nasuh Mahruki, Buket Uzuner, görme engelli ressam Eşref Armağan, Atlas Dergisi yazarları, National Geographic fotoğrafçıları vardı.
Hitit yolunun altyapısını hazırlayan Atlas Dergisi yazarlarından turizm rehberi ve
doğa fotoğrafçısı Ersin Demirel sinevizyon gösterisi ile Hitit Yolu yürüyüş ve bisiklet parkurunun tanıtımını yapmıştı.
Az önce konuyla ilgili olarak telefonla aradığım turizm rehberi Ersin Demirel, dünyanın damı diye anılan Nepal’deymiş, kendisiyle çok kısa ama ilginç bir görüşme yaptık.
Çorum’a ve Çorum’lulara selamlarını iletmemi istedi.
Anitta Otel’de tanıdığım görme engelli ressam Eşref Armağan kardeşimle kısa süren bir arkadaşlık yaptık. O konuştu ben dinledim, ben konuştum o dinledi.
O beni göremedi ama ben ondaki ışığı gördüm ve kendisine, meşhur Divan şairlerimizden Şeyh Galip’in şu muhteşem beytini söyleyerek,
Bir şulesi var ki şem-i cânın / Fânûsuna sığmaz asumanın…
(Can mumunun, can ışığının öyle bir şulesi var ki, gökyüzünün Fânusuna bile” sığmaz) “Eşref kardeş, sen bugün dünyayı görmüyorsun ama bir gün gelecek bütün dünya seni görecek.” dedim. Çok şükür bu günleri de gördük.
Artık görmeyen adam Eşref Armağan’ı bütün dünya görmeye başlamış.
Yaşam koçu Mümin Sekman “İnsan İsterse” (Alfa Yayınları) adlı kitabında Eşref Armağan’ı anlatıyor.
Doğuştan görme engelli Eşref Armağan, engeliyle çocuk yaşta barıştı. Dünyayı çevresindekilere sorduğu soruların yanıtlarıyla tanımaya çalıştı. Babasının büyük desteğiyle elleriyle dokunarak keşfettiği her objenin resmini yaptı. Resim yaptıkça yeteneğini ve tekniğini ilerletti. İTÜ’de görme engellilere İngilizce dersi veren Joan Eröncel ile tanışınca hayatı da değişti. Joan Eröncel sayesinde yeteneğini dünyayla paylaşma fırsatı yakaladı. Bilim adamları hiç görmemiş bir adamın perspektif bir resim yapmasına şaşırdı. Harvard Üniversitesinde sayısız deneye katıldı. Bilim adamları onun durumunu “Parmak uçlarını göz gibi kullanıyor” yorumuyla açıkladı.
Eşref Armağan 60 yıllık azimle örülmüş başarı hikâyesindeki ilginç olayları, başarının sırrını, ilginç evliliğini “İnsan İsterse” adlı kitap için Mümin Sekman’a şöyle anlatmış.
ÇOCUKKEN ÇEVREMDEKİLER SÖYLEYİNCEYE KADAR GÖRMEDİĞİMİ BİLMİYORDUM.
İstanbul’da 1953 yılında anadan doğma görme engelli olarak dünyaya geldim. Babam Yeşilköy’de su tesisatçısı, annem Kâmile ev hanımıydı. İkiz kardeşiz. Kardeşim sağlıklı. 3-4 yaşlarındayken çevremdekilerin uyarılarını hatırlıyorum. “Sağda araba var, sobanın üstündeki çaydanlığa dikkat et, o tarafa gitme kapıya çarpacaksın” gibi cümleleri neden bana söylediklerini önce anlamadım.
Babama sorduğumda bana gözlerimin görmediğini söyledi.
Daha doğrusu o yaştaki bir çocuğa bu durumu anlatmaya çalıştı.
Ailem çok sayıda doktora götürdü. Ama göz oluşumu olmayınca gözü tedavi etme imkânı bulunamadı. Ailem normal bir hayat sürdü fakat benim için değişiklik vardı.
BEN GÖRMENİN NE DEMEK OLDUĞUNU BİLMİYORDUM Kİ…
Herkesi kendim gibi sanıyordum. Ama yapacak bir şey yoktu. Bir gün kendi kendime, “Ben dünyaya böyle geldim ve ölene kadar bu şekilde yaşayacağım ve öleceğim “ dedim. Değiştiremeyeceğim şeyi kabullendim ve böylece problem bitti.
Cedit yazmış, Ali Rıfat Çağatay Nihavent makamında bestelemiş.
Zülfün görenlerin bahtı siyah olurmuş, (Zülüf = Saç)
Tek zülfünü göreydim bahtım siyah olaydı…
Eşref Armağan kardeşimin bir zülüf görmeden bahtının siyah olması ne kadar acı.
15 Kasım 2017