Tüm siyasi analistlerin üzerinde birleştiği bir gerçek var: Dünya, farklı bir döneme girdi.

Avrupa’da aşırı milliyetçi-ırkçı akımlar yükselişteydi…Buna, Trump’la birlikte ABD de eklendi.

Ya da, ABD kamuoyunu ayrı tutarak, “ABD yönetimi” diyelim.

Dünya şimdi, İslam karşıtı söylemleriyle bilinen Trump’ın, bu popülist yaklaşımını hangi sınıra kadar vardıracağını merakla bekliyor.

Amerikan halkı da büyük çoğunluğuyla, Amerika’nın kendi değerlerini koruması gerektiği noktasında duruyor ve Trump’ın gidişatını kaygılı gözlerle takip ediyor.

Bir yandan da, ülkenin fren mekanizmaları işliyor.

*

Batı’da yükselen ırkçılığı, küreselleşme ile bir hesaplaşma olarak niteleyen ekonomistler de az değil.

*

Ülkemizden baktığımızda ise, ne yazık ki, dünyadaki gelişmelerin pek de hayrımıza olmadığını gözlemleyebiliyoruz.

İslam coğrafyasına dışarıdan müdahaleler, komşu Arap ülkelerini kan gölüne çevirdiği gibi, terör için de uygun zemini oluşturdu. Irak ve Suriye’de toprak bütünlüğünün fiili olarak ortadan kalkması, buraları Türkiye için de çok ciddi bir sorun -sivrisinek üreten bataklık-  haline getirdi.

Şimdi Türkiye, bir yandan IŞİD, diğer yandan PKK terörü ile uğraşmak zorunda ve sınır ötesi askeri harekâtlara mecbur kalıyor.

Terör örgütünün güney sınırında devletleşmesini önlemek için de, başta ABD olmak üzere Batı ülkeleriyle ve Rusya’yla diplomatik bir mücadele sürdürüyor.

*

Trump’ın, bazı İslam ülkelerinin vatandaşlarına “ülkeye giriş yasağı” koymaya kalkışması, yakın bir gelecekte Türkiye’yi de kapsama riski taşıyor.

Dolayısıyla, Batı’daki ırkçılığın, yabancı düşmanlığının panzehiri olarak, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve çağdaş değerlere dayalı demokrasi anlayışının yükselişe geçmesini temenni etmekten başka çare kalmıyor.

*

Ülkemizin ekonomik olarak yaşadığı darboğaz ortada. Bunun temel nedeni de aslında, Ortadoğu’da taşların yerinden oynatılmasından başka bir şey değil.

Türkiye, belki kendi dış politika yönelişleri nedeniyle de, pek çok ekonomik pazarını kaybetti.

Terör ve “imaj bozulması” yüzünden Batılı turistler Türkiye’ye gelmez oldu.

Rus turistler, ilişkilerin yeniden düzeltilmesi sonucu bu yaz yeniden Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyorlar, ama bu arada biz çok büyük kayıpları sineye çekmek zorunda kaldık.

Şu günlerde gazetelerde okuyoruz ki, turistik işletmeler, Avrupalı turistlerin açığını, yerli turistlerle kapatabilmek için çeşitli önlemler alıyorlar.

Bir de, Ordu gibi, Arap turistleri çekerek turizmde mesafe almaya başlayan illerimiz var.

*

Görüldüğü gibi, Türkiye’nin sıkıntıları çok yönlü.

Bütün bu sıkıntıları aşabilmek için, önce kendi içimizde birlik-beraberliği sağlamamız, güçlü olmamız gerekiyor.

Sonra da, Rusya ile olduğu gibi, tüm ülkelerle barış ve işbirliği ortamını yeniden tesis etmek zorundayız. Tabii milli çıkarlarımızdan da ödün vermeden…

İşte, dilimizden düşürmediğimiz “birlik-beraberlik” bunun için gerekli, bunun için zorunlu…

*

Türkiye’nin yeri ise, hiç tartışmasız “demokrasi” bloku…

Adalet, hak-hukuk, barış, insan hakları neredeyse, orası…